Bu haftaki yazıma yıllar önce okuduğum bir mülakatla başlamak isterim. Mülakatın kiminle yapıldığını unuttum. Aklımda kalan kısmı özetle şöyle; Rahmetli Turgut Özal Başbakan iken, kendisini iyi yetiştirmiş sosyal demokrat kökenli birini davet eder ve beraber çalışmak istediğini teklif eder. Davet edilen şahıs şaşırarak: ‘’Ben sosyal demokratım siz muhafazakârsınız nasıl olur?’’ der. Özal gayet sakin: ‘’Bana bak, istersen Mao’nun oğlu ol bana iş yapacak adam lazım’’ karşılığını verir. Adam hiç beklemediği bu cevap karşısında teklifi kabul ettiğini ve uzun yıllar memlekete hizmet ettiğini söyler.
Bu kısa hikâyenin bize verdiği çok dersler vardır. Benim çıkarttığım en önemli ders, ülkesine sadakatle bağlı olmak kaydıyla iyi yetişmiş her insan Türkiye’nin birikimidir ve bu birikimden istifade etmek gerekir.
Farklı siyasi partilere sahip olmamız bize sadece iyi ve güzel hizmetlerde yarışma fırsatı verir veya vermelidir. Siyasi rekabetler gelip geçicidir ama siyasetçilerin ülkesine ve milletine yaptığı ve yapacağı hizmetler kalıcıdır.
Unutulmamalıdır ki, milletlerin hayatı tabii akış içinde tam bir devamlılık ve bütünlük gösterir. Devirler ve nesiller arasındaki köprüyü siyasetçilerin ürettiği hizmetler ile düşünce ve kültür insanlarının ortaya koyduğu eserler kurar.
Dolaysıyla siyaset ve düşünce insanlarının yüklendiği görev sadece yaşadığı anın sınırlarıyla sınırlı olmayıp geleceğe karşı da sorumludurlar. Bu bakımdan bugün atacağımız adıma, söyleyeceğimiz söze, ortaya koyacağımız tavra dikkat etmeliyiz.
Bizler dünü devraldık ama yarın neyi devredeceğimizi sık sık birbirimize hatırlatmalıyız. Eğer sürekli kısır tartışmalarla birbirimizin enerjisini tüketirsek yeni kuşakların geleceği bugünden daha kötü olacaktır. Ama bugün siyasi, iktisadi, askeri, felsefi olarak dikkate değer bir emek ortaya koyabilirsek yarının gençleri kendilerine güvenleri artar ve onların gelecekleri daha iyi olacaktır.
Bu bakımdan özellikle son yıllarda birçok sorunla aynı anda mücadele etsek de umutsuz değilim. Birçok ülkeyi görmek, gözlemlemek nasip oldu. Elbette her ülke çok önemlidir ancak karşılaştırma yaptığımızda kendi ülkemiz için rahatlıkla şunu söyleyebilirim; derin bir tarihe, zengin doğal kaynaklarına ve farklı sosyolojik kültüre sahibiz.
Bütün mesele sahip olduğumuz bu değerleri ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık ailesi için örnek bir toplum olmaktır. Birbiriyle iyilikte yarışan bir medeniyetin mensupları olmamızın pekiştirici gücü, insanlığın aradığı örnekliği ortaya koymamızı kolaylaştıracaktır.
Sayın Cumhurbaşkanımız seçim döneminde kampanya yürütürken CHP’nin çadırına uğramıştı, Sayın Muharrem İnce’de rakiplerinin hesabına 500 TL yatıracağını söylemişti. Siyasetçilerimizin bu tür sembolik davranışları iç bütünlüğümüzü korumak için oldukça önemlidir.
Ne yazık ki, CHP Genel Başkanı’nın Gara bölgesinde PKK’lılarca katledilen 13 vatandaşımızın sorumlusunun ‘’Cumhurbaşkanıdır’’ sözleri iç bütünlüğümüze zarar vererek bütün toplumu üzmüştür.
Hiçbir siyasi partiyi ayırmadan söylüyorum; hepimiz ortak bir tarihin imbiğinden geçmişiz. Üzerinde yaşadığımız coğrafi mekânın şartlarını dikkate alarak ülkemizin geleceği ve güvenliği için doğru değerlendirmeler yapmak zorundayız.
Elbette her konuda bütün siyasi partilerin aynı şekilde düşünmesini beklemiyoruz. Ancak siyaset odur ki, farklı görüşler arasında ortak noktaları bularak vazgeçilmesi mümkün olmayan temel değerlerde bir ve bütün olmaktır. Türkiye’nin birliği ve bütünlüğünü koruduktan sonra, rahmetli Özal’ın esprisiyle ‘’İstersen Mao’nun oğlu ol’’ sorun yoktur.
Seslimakale.com.tr
YORUMLAR
711 kez izlendi
776 kez izlendi
555 kez izlendi
2078 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.