Tarihi olayları unutmamak ve unutturmamak bir toplum için oldukça mühim bir konudur. Tarih sanıldığı gibi geçmişe ilişkin değil, geleceğe ilişkin bir bilimdir. Geçmişin olaylarından dersler çıkartmak için mutlaka tarihi olaylardan ibret almalıyız. Tarihe ‘’Tripoliçe Katliamı’’ olarak geçen Yunanlıların Müslüman Türk, Arnavut ve Musevilere karşı gerçekleştirdiği katliam ibret alınması gereken tarihi bir olaydır. 23 Eylül 1821 tarihi bu açıdan önemlidir.
Tripoliçe Katliamının üzerinden 201 yıl geçti ama vahşetin detaylarını okuyunca yüreklere bıraktığı acı geçmiyor. Batılı aydınların sürekli ‘’Helen romantizmi’’ adı altında yaptıkları tüm güzellemelerin aksine, Yunanlıların siyasetine vaziyet edenlerin ne kadar barbar oldukları Tripoliçe Katliamında açık bir şekilde görünüyor. Bugün aynı şartlar oluşursa, bazı Yunanlı politikacıların yaptıkları açıklamalardan, dedelerini aratmayacak bir şekilde aynı vahşeti işleyeceklerini anlıyoruz.
Ancak herhangi tarihi bir olayı anlamak için dönemin hâkim siyasi güçlerini göz ardı etmemek gerekir. Bu açıdan Fransız ihtilali dünya siyasi tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur. Milletlerin kendi kaderlerini tayin etme fikri Fransız ihtilali sonrasında doğmuştur. Fransız İhtilali’nden sonra, kurulan dünya düzeninde ‘’temel haklar ve özgürlükler’’ siyasetin merkezine oturmuştur.
Fransız ihtilalinden sonra bütün imparatorluklar gibi Osmanlı İmparatorluğu da etkilendi ve isyanlar çıkmaya başladı. Osmanlının her alanda gerilemesi, siyasi problemleri doğurmuştu. Gayrimüslim unsurların ayrılma temayülleri hemen kendini göstermiş, Rumların bağımsızlık düşüncesine kapılmasına uygun bir zemin oluşturdu.
Avrupa’daki aydınlanma çağıyla Yunan bağımsızlık düşüncesinin arasında direk bir ilişki olduğunu belirtmemiz gerekir. Avrupa’yı yeniden yaratma fikrini dile getiren aydınlar, Helen medeniyetine dair çalışmalar ortaya koydular. Bu tür çabalar Rumları heyecanlandırmış ve büyük devletlerin sömürgeci gayelerine hizmet etti.
Bağımsız bir Yunan devleti kurmak isteyenler, bir tek Müslüman Türk sağ bırakılmaması gerektiğini söylemişlerdi. Kilisenin etkisiyle din eksenli bir isyan başlatan Rumlar, Mora’da asırlarca birlikte yaşadıkları Müslümanları top yekûn yok etmek istediler. Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı fikirler, askeri başarılarıyla birleşince, Osmanlı Devleti için yıkıcı bir hâl aldı.
‘’1797'de imzalanan Campo Formio Antlaşması ile Venedik Cumhuriyeti'ni parçalayarak Adriyatik kıyılarında Venediklilere ait olan pek çok yeri ele geçiren Fransa, vakit geçirmeden Osmanlı Devleti'nin Yunan tebaasına yönelen propaganda faaliyetlerine başlamıştır. Fransızlar bu propagandalar sırasında eski Helenlerin muhteşem başarılarından ve hürriyetlerinden bahseden konuşmalar ve kutlamalar düzenlemek suretiyle geçmişi yeniden canlandırma sözünde bulundular.’’ (Prof. Dr. Mustafa TURAN)
Napoleon Bonaparte, Rumlar arasında milliyetçilik telkinleriyle Osmanlıya karşı ayaklandırdı. Fransızların propagandası Yunan bağımsızlık düşüncesinin oluşumunda etkili olmuştu. Ancak 1805’ten sonra, Fransızların yanı sıra Ruslar da bu bölgede yer aldı.
Avrupalı düşünürler, tarihin her döneminde Grek uygarlığına sempati duyarlar. Yunanlıları ‘’Türk boyunduruğu altında kurtarma’’ teziyle Müslüman Türklere karşı düşmanlığı meşrulaştırmışlardı. Avrupalıların bu desteği bugün dâhil Yunanlıları devamlı şımartmıştır.
Avrupa’da Osmanlı aleyhinde yapılan propaganda Yunanlılara sempatinin artmasına neden oluyordu. Fiilen Rumlara yardım etmek için Mora’ya akın etmelerine neden oluyordu. İngiltere başta olmak üzere her Avrupa ülkesinde ‘’Helen Dostluk Komiteleri’’ kurarak Rumlara maddi ve manevi destek sağlamışlardı.
İsyancılara karşı harekete geçen Mustafa Bey komutasındaki Osmanlı ordusu Tripoliçe’ye girmiştir. Mayıs ayı sonlarına doğru Valteç’ide isyancılarla girdiği çatışmada yenilen Mustafa Paşa, Rumların kuşatması altında kaldı. Kuşatmayı kaldırmak üzere buraya gelen Bayram Paşa’nın emrindeki küçük ordunun 7 Eylül’de yenilmesi isyancıları iyice cesaretlendirmişti.
‘’1821 yılında Peloponnesos şehrinde oturan 40 000 Müslüman 350 000 Yunanlıyla karşı karşıya kalmıştı.’’ (Prof. Dr. Mustafa TURAN) Rumların Tripoliçe şehir merkezine saldırması, bir savaştan çok Müslüman Türklere karşı bir soykırım şeklinde devam etmişti. Bu yok etme kastının temel motivasyonu din ve etnik konularıydı.
Yunanlılar, on binlerce Müslüman Türk, Arnavut ve Musevi’yi vahşice katletmişlerdi. Yunan vahşetini İngiliz yazar St. Clair gibi bazı batılı yazarlar da itiraf etmişlerdir. Bu konuyu araştırırken o kadar yürek burkan detaylar okudum ki, buraya yazmak istemedim. Ama ilgilisi Prof. Dr. Mustafa Turan Hocamızın ‘’Yunan Bağımsızlık Düşüncesinin Tarihi Temelleri ve Tripoliçe Katliamı’’ adlı makalesinde ve dipnotlardaki kaynakları bulup okuyabilirler.
Osmanlı Devleti’nin tebaası olarak yüzyıllarca bir hayat süren Rumların, Batı’daki gelişmeler ekseninde ‘’Megali İdea’’ motivasyonu ile hareket etmişlerdi. Batılılar, bu ülkünün gerçekleşebilmesi için Osmanlı Devleti’nin yıkılması ile mümkün olduğunu söylemişlerdi.
Bugün de ‘’Megali İdea’’ hedefinin önünde Osmanlı bakiyesi olan Türkiye’nin mevcut durumunu korumasını görüyorlar. Bölücü PKK terör örgütüne bu nedenle destek veriyorlar. Türkiye’nin aleyhinde bu nedenle propaganda yaparlar. Dolayısıyla Tripoliçe Katliamından ibret almalıyız ki başka katliamlara muhatap olmayalım.
Hiç yorum yapılmamış
1655 kez izlendi
722 kez izlendi
486 kez izlendi
564 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.