Son günlerde Türkiye’de olup bitenleri üzülerek izliyoruz. Herkes kendi dışındakini reddeden bir tutum içindedir. Bu böyle devam ederse olayların ardı arkası kesilmez. Elbette iç huzursuzluktan faydalanmak isteyen harici güçler, bundan yararlanmaya çalışacaklardır.
Türkiye, zor bir coğrafya üzerinde bulunuyor. Varlığını sürdürebilmesi için güçlü olmak zorundadır. Çünkü Türkiye’nin gerçek potansiyeline erişmesini istemeyen sürekli iç problemlerle enerjisini tüketmesini arzulayan, düşman olarak gören çok sayıda ülke var. İsrail ve destekçileri bunların başında gelmektedir.
Bizi düşman görenlere karşı, güçlü Türkiye ideali etrafında kararlılıkla çalışarak, iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan kalpleri birbirine kaynaştırmak gerekir. Kalpler ise, ancak adalet ve merhamet için, çalışılırsa kaynaşır. Adalet ve merhamet bir toplumda enerji üretir ve milletin buna ihtiyacı vardır.
Toplumları oluşturan bireylerin kişisel davranışları, alışkanlıkları, özellikleri farklı niteliktedir. Siyaset, bütün farklı nitelikleri ülkenin kalkınmasına kanalize edebilme sanatıdır. Bu da ancak adalet ve merhamet ile mümkündür. Hangi siyasi partiye mensup olursak olalım, kişiler hukuk önünde eşit olduğu zaman, anlaşmazlıklar azalır. Böylece güzel bir dayanışma ve yüksek bir enerji ortaya çıkar.
Türkiye’de anlaşmazlıkların azaldığı, dayanışmanın, toplumsal bütünleşmenin bir ülke halkına, bir bütüne ait hissetmenin sağlandığını bir an, hayal edin. Siyasi partilerin metotları farklı olsa da amaçlarının aynı olduğu bir Tükiye’yi, hangi güç, hedeflerini gerçekleştirmekten alıkoya bilir?
Fakat bir toplumun siyasetçileri, geldikleri makamları istismar ederek, rüşvet ve hırsızlık yaparsa toplumun ümidini kırar, enerjisini yok eder. İster yerel ister merkezi idareye ödediği vergilerin adaletle harcandığığından şüpheye düşer ve gönülsüz vergi öder. Çalışma şevkiyle birlikte üretim azalır ve hayat şartları zorlaşır.
Göç ile ilgili yapılmış akademik çalışmalara baktığımızda güvenlikten sonra, en çok hayat şartlarının zorluğundan kaynaklandığını görürüz. Demek ki toplumu idare etme iddiasında olan siyasetçilerin, yüksek bir adalet ve ahlak duygusuna sahip olması gerekir. Zira adalet, ekonomik güç üretir.
Ekonomik güç, kavramını biraz açalım:
Ekonomik güç, bir ülkenin refahı ve gelişmesi için kullandığı bütün kaynakların toplam kapasitesidir. Bir ülkeyi arabaya benzetirsek, ekonomik güç, o arabanın enerjisi durumundadır. Çünkü ekonomik güç diğer güçlerin gelişmesini doğrudan etkiler. Ekonomik güç, bir ülkenin askeri gücünün yanısıra kullandığı en önemli bir dış politika aracıdır. Ekonomik gücü olan ülkeler, ürettikleri sanayi mallarını ihraç ederek refahı artırır. Bu bakımdan ekonomik güç, bireyin günlük hayatından tutun toplumun bütününü kapsar.
Bu bakımdan iç huzursuzlukların bir an önce gidermek iktidarıyla, muhalefetiyle herkesin sorumluluğudur. Türkiye, coğrafyanın kendisinden beklediği enerjiyi üretemezse, ya başka güçlerin çekim alanına girer ve onlara bağımlı olarak varlığını sürdürecektir. Ya da uluslararası ortamın kara deliklerinden birinden silinip gidecektir. Onun için topluma söz söyleyen herkese, en çokta sosyal medya trollerine sesleniyorum: Toplumu Germeyin! Milletin Enerjisini Tüketmeyin!
Seslimakale.com.tr
Hiç yorum yapılmamış
686 kez izlendi
767 kez izlendi
554 kez izlendi
2078 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.