VEFATINDAN önce İmralı’ya giden DEM heyetinden Sırrı Süreyya Önder, şubat ayında bir söyleşisinde PKK elebaşı Öcalan’ın “Suriye’nin çözülüşünü, Sykes-Picot Anlaşması’nın çözülüşü olarak” değerlendirdiğini açıkladı.
Aynı heyette bulunan Avukat Faik Özgür Erol da nisan ayında İtalya’daki bir toplantıda, Öcalan’ın, Suriye’nin çözülmesi üzerinden yaptığı değerlendirmede “Öcalan Ortadoğu’da daha önce kurulan statünün ortadan kalktığını düşünüyor. Sykes-Picot statüsünün çözüldüğünü söylüyor” diyerek Önder’in açıklamasını teyit etti. Bölücü PKK’lılar açısından Sykes-Picot anlaşmasının ne anlama geldiğini ise PKK/HDP’li Selahattin Demirtaş, 2024 yılı ocak ayında mahkeme savunmasında şöyle tarif etmişti: “Kürdistan coğrafyası 1916’daki Sykes-Picot Anlaşması ile dörde bölünür. Kürdistan’ın bölünmesi emperyalistlerin bize armağanıdır ki daha sonra kendi hatalarımızla bu sorunu büyüttük.”
ÖCALAN’DAN 4 AY SONRA BARRACK
PKK elebaşı Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı ve terör örgütünün silahlı mücadeleye son verdiklerini açıklamasından sonra bölücülük peşinde olanlar, aynı amaç için diploması ve siyaset yöntemini kullanacağa benziyor. İşte tam bu aşamada ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, kendilerinin taraf olmadığı, gerçekte de uygulanmamış olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı sonrası, hakimiyeti altındaki Ortadoğu topraklarının İngiliz, Fransız ve Ruslar arasında paylaşılmasını öngören 1916 tarihli Sykes-Picot planı ile ilgili şu ilginç açıklamayı yaptı: “Batı, bir asır önce haritalar, manda yönetimleri, çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetimler dayattı. Sykes-Picot Suriye’yi ve daha geniş bir bölgeyi barış için değil emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız. Batı müdahalesi dönemi sona ermiştir. Gelecek, bölgesel çözümlere, ortaklıklara ve saygıya dayalı bir diplomasiye aittir.
Suriye’nin trajedisi bölünmüşlük içinde doğdu. Suriye’nin yeniden doğuşu saygınlık, birlik ve halkına yatırımla gerçekleşmelidir.
Türkiye, Körfez ülkeleri ve Avrupa ile beraberiz- bu kez askerler, nutuklar ya da hayali sınırlarla değil, Suriye halkının kendisiyle omuz omuza duruyoruz.”
Bu sözler, Türkiye’nin çok hassas olduğu Suriye’nin toprak bütünlüğüne ne kadar hizmet eder emin değilim. Ama şurası kesin; Ortadoğu’da yeni bir bölme planı peşinde olan ABD kendisiyle birlikte bölgede hala emperyal amaçları olan İngiltere, Fransa ve az da olsa Rusya gibi rakiplerine mesaj vermiştir.
TÜRKİYE ÜZERİNE BÖLME PLANLARI
ABD Büyükelçisi Barrack’ın, sadece hazırlık aşamasında kalmış ve asla imza altına alınmamış İngiltere, Fransa ve Rusya’nın bakan, diplomat ve bürokratları arasında yazışmalardan ibaret olan; adını İngiliz diplomat Mark Sykes ve Fransız diplomat François Georges-Picot’tan alan Sykes-Picot anlaşmasına atıf yapması hiç de hayra alamet değil. Zira Rusya’da 1917 yılı ekim ayında Bolşevik devrimi sonrası, uluslararası konjonktür bir anda değişmiş plan uygulanmamıştı. Hatta Avrupa’nın korkulu rüyası haline gelen Bolşevikler, aralarında Çarlık Rusya’sının da olduğu İngiltere ve Fransa’nın Ortadoğu’yu paylaşmayı düşündükleri “Sykes-Picot planı” metnini 24 Kasım 1917 tarihli İzvestiya gazetesinde yayınlayarak dünyaya duyurdu.
Batılı emperyalistler, Almanya’nın yanında yer alarak 1918’de Birinci Dünya Savaşı’ndan sınırları daralarak yenilgiyle çıkan ve 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile teslimiyetini ilan eden Osmanlı topraklarını bölüşmek için 1920 yılında İtalya’nın San Remo şehrinde bir araya geldiler. 19 Ocak 1919’da İngiltere, Fransa ve İtalya yanında ABD’nin damga vurduğu Paris Barış Anlaşması’ndan dışlanan mağlup Almanya ile yenilmiş sayılan Osmanlı topraklarının paylaşımı ise 1920 yılına bırakılmıştı.
HEDEF: ERMENİSTAN, KÜRDİSTAN
İşte Suriye ve Irak ve Arap coğrafyasında bugün tartışılan statü; esas olarak 18-26 Nisan 1920’de, Osmanlı İmparatorluğu topraklarının paylaşılmasının temeli, Sevr Antlaşması’nın da şartlarını hazırlamak için İtalya’nın San Remo şehrinde toplanan uluslararası konferansta atılmıştır. Irak’ı İngiliz, Suriye ve Lübnan’ı Fransız manda yönetimine bırakan San Remo anlaşmasında, Anadolu topraklarını kapsayan bağımsız bir Ermenistan ve özerk bir Kürdistan kurulması kararı alındı. Hatta İzmir ve Trakya Yunanistan’a kalacak, Adana ile Antalya gerisindeki bölgeler de İtalyan ve Fransızların sömürge bölgeleri olacaktı.
Nitekim, tüm bu talepler ve daha fazlası 10 Ağustos 1920’de Fransa’nın başkenti Paris’in 9 km batısındaki Sevr semtinde imzalanan anlaşmayla Osmanlı yönetiminin önüne kondu. Anlaşmayla İstanbul ve civarından oluşan küçük bir bölge ile Orta Anadolu’nun küçük bir kısmı Kastamonu kıyılarına kadar Türklere bırakılıyordu. Doğu Anadolu’da ise Kürdistan ve Ermenistan devleti kuruluyordu. Bu devletlerin sınırlarını ABD çizecek ve Ermenistan 20 yıl ABD mandası altında bulunacaktı. Arabistan Osmanlı Devleti’nden ayrılacak ve müttefiklerin isteklerine terk edilecekti.
TARİHİN ÇÖP SEPETİNİ KARIŞTIRANLAR
Hiç yorum yapılmamış
978 kez izlendi
1055 kez izlendi
427 kez izlendi
559 kez izlendi
1391 kez izlendi
980 kez izlendi
811 kez izlendi
845 kez izlendi
581 kez izlendi
2090 kez izlendi
2150 kez izlendi
1031 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.