Sesli Makale

“Adalet çağrısı” başlığı atmışlar, bildirilerine..

İçlerinde, CHP’lilere açtığı bir davayı gösteremez ama.

Akit’e açtığı yüz binlerce liralık dava ile kimliğini ifşa eden Hüseyin Çelik var..

Kime dava açıyor, kime hoşgörülü olduğunu ispatladığı gibi..

“Düşünce özgürlüğü” diye bir şeye inanmadığını da ispat etmiş oluyor, kendisini sürekli “AK Parti kurucusu” diye tanıtan bu Hüseyin Çelik..

İnansa, bir gazeteye, tazminat davası açmaz..

Kendisine eleştiri gelince, “Susturun, asın, cesedini bile gizlice yok edin”.

Ama, ülke için geceli gündüzlü çalışan Cumhurbaşkanı’na gelince, ölmüş annesine yapılan hakaretleri bile, “Hoşgörülü olmak gerekir” yaklaşımı sun..

Samimiyetsizlik, ikircikli tavır zirvede..

Ama söylemleri, “Adalete çağrı”.

Prensibimizi söyleyelim..

Kim olursa olsun, doğruyu hatırlatıyorsa, kulak veririz. 

Yine kim olursa olsun, yanlışı söylüyor, öneriyorsa, ondan uzak dururuz..

Hüseyin Çelik de söylese, bildiriye bakalım, doğruya atıf varsa kulak verelim:

“Türkiye’de hukuk devleti askıya alınmış, yargı yürütmenin etkisi altına girmiştir.”

Bu cümlenin bir bildiriye konulduğu günün haftasında, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde, milyarlarca liralık yolsuzluktan tutuklanmış bir kişinin dev afişi asıldı.. Asanlar ellerini kollarını sallayarak, evlerine gittiler..

Heeyyy. Yargı..

Bu böyük böyük adamların bildirilerine koydukları “yürütmenin etkisi altındaki yargı” cümlesine rağmen.

O afişi asanlar, niye tutuklanmadılar?

Durun, heyecanlanmayın beyler..

“Milletvekili dokunulmazlığı” diyeceksiniz, değil mi?

Onu boşverin.

O, anayasada yazılı olan düzenleme.

Siz ne diyorsunuz, “Anayasa rafa kalktı. Yürütme istediğini yaptırıyor.”

O zaman haydi bana gösterin, o afişi asanlar, yürütmeye posta koydukları halde, niçin tutuklanmadılar?

Çünkü istismar da ediliyor olsa, milletvekillerinin dokunulmazlığı var. Yargı da buna uyuyor. yürütme de uyuyor..

Daha ilk cümlede, bildirilerinin dikkat çektiği iddia, çöp oldu mu?

Oldu..

İzmir’de çöpler toplanmıyor..

Alın size, bir çöp daha..

CHP’lilerle yatıp kalka.. Bir dönem AK Parti’ye gelenler de, çöp işlerle uğraşıyor..

Bildiri devam ediyor:

“Yargı mensuplarının inançlarını, siyasi görüşlerini ve ideolojik yaklaşımlarını kararlarına yansıtmaları çözülmesi gereken en ciddi bağımlılık ve taraflılık sorunudur.”

Bu cümle, yıllarca Anayasa Mahkemesi’nde üyelik ve başkanlık yapan ve hakimlerin siyasi görüşlerini kararlarına yansıtmasının birebir şahidi olan Haşim Kılıç’ın da bulunduğu bir grup tarafından hazırlanıyor.

Hayret ki ne hayret..

Anlatsana Haşim bey..

Evinde televizyon olmadığı, gerici bir adam olduğun, eşin başörtülü olduğu konusunda, şimdi imza attığın bu bildiriyi baş sayfadan veren gazeteler senin aleyhine o haberleri yazdığında, aslında o bilgilerin kaynağı, senin hakim arkadaşların değil miydi?

Ne acıklı bir durum, değil mi?

Dün bir hakime, “Eşi başörtülü” diye saldıranlar..

Bugün, “Eski AKP’li bakanlardan ‘Adalet Çağrısı’ bildirisi: Hukuk devleti askıda” başlığı atıp, sizi kutsuyorlar..

Dün size, “Evinde televizyon bile bulundurmayacak kadar geri kafalı bir adam” diye hakaret edenler..

Bugün, “Eski AKP’lilerden bildiri: Devlet sarsılıyor” diye başlık atıp, sizi alkışlıyorlar..

Dün size, namaz kıldığınız için salya sümük saldıranlar..

Bugün “AKP iktidarını uyaran bildiri! ‘Adaletsizlik bir beka sorunudur’ uyarısı yapıldı” başlığı atıp, sizleri göklere çıkarıyorlar..

Siz anladiniz oni!

Bildirideki ifadeleri tek tek irdelemek isterdim..

Yargı, yasama, yürütme organlarının “kuvvetler ayrılığı” ilkesi çerçevesinde birbirleri ile ilişkilerini konu edinen cümleleri, tek tek irdelemek isterdim.

Ama imza atanlara bakın..

Saf saf tartışmaya girmenin, tuzağa düşme olduğunu anlarsınız.. Kimler mi var, bildiride?

Bugün “adaletsiz davrandığı” iddia edilen AK Parti iktidarının sayesinde özgürlük olarak yorumlanan başörtü serbestisine, Anayasa Mahkemesi’nde 10 üyeye karşı tek başına “yasak olmamalı” diyen Haşim Kılıç..

O 10 üyeden, hayatta olanlara gidip soralım, hepsi bu bildiriye koşa koşa imza atarlar.

Haşim Kılıç nerelere düştüğünü, bakıp anlasın..

Başka kim var?

Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemde, İmam Hatip’lerin orta kısmını açtıramayan Hüseyin Çelik..

Yani, bir avuç askeri vesayetçiye boyun eğip, kanun çıkarttıramayan, yürütme gücü sayesinde de bir işlev de göremeyen Hüseyin Çelik..

Başka?

Sol cenahtan AK Parti’ye yanaşan, sonra “O yanlış. Bu yanlış. Diğeri hepten yanlış” diyen.

Ama alternatif de bulamadığı için, AK Parti’den ayrıldıktan sonra balonu sönen Ertuğrul Yalçınbayır ve Ertuğrul Günay.. Bu iki isim de, sol çizgide gelemedikleri makamları, AK Parti sayesinde gördüler ve sonra yan çizip gittiler..

Ama, yavaş yavaş kadronun, FETÖ’ye sıcak bakan isimlerden oluştuğu da ortaya çıkıyor.

Ertuğrul Yalçınbayır’ın özellikle KHK savunmaları.

Ertuğrul Günay’ın, 15 Temmuz’a kadarki dönemde, FETÖ terör örgütüne açık açık destek çıkışı.. Hafızalarımızdan silinmedi.. Hüseyin Çelik de hakeza, FETÖ’nün yayın organlarına el konulduğunda, itiraz eden ve FETÖ terör örgütüne sahip çıkanlardan birisi idi..

Bitti mi?

Hayır..

FETÖ’nün televizyonlarında program yapan, bu sebeple yıllarca cezaevinde kalan Mehmet Altan da bildiriye imza atanlardan.

Kaynağın kimler olduğu, fikrin Pensilvanya’dan çıkmış olduğu, yavaş yavaş kesinleşiyor, değil mi?

Aaaa! CHP’li Hakan Tartan da mı orda imiş?

Hiç şaşırmadım.

FETÖ’nün gazetesi Bugün’de yazıları yayınlanan Doğu Ergil?

O da burda..

yazının devamı