30 Ocak 2015
“İzmir’de Yunan’ı denize döktük”… Tarih sayfamızdaki en gururlandığımız sözlerden biri… Balkanları tek kurşun atmadan Yunanlılara teslim edişimizin, ya da Trakya Türklerine yapılan soykırımların rövanşı gibi… Ülkemizde hala birine kızarsanız “Pis Yunan”, “Hain Yunan”, “Senin deden Yorgo” demek en sinkaflı küfre eşdeğerdir.
Şimdilerse ise, Syriza Partisi’nin Yunanistan’da seçim kazanması, bu sözler üzerine siyasetini inşa edenler için gurur kaynağı. Kökten ulusalcı birçok isim, karşıt görüşteki insanların ceddinin Yorgoluğunu sorgularken, birden Yunan vatandaşından çok Yunanlı oluverdi. Kimisi siyasi duruşunu Syriza ile paralelleştirdi, kimisi seçim vaadleri bizimki ile aynı dedi, kimi gezi olaylarında Koç gibi sponsorun kanatları altında nara attığını unutup “Biz de baronlara karşıyız” dedi, kimi “Milli İrade sandıktan ibaret değildir” dediği lafı “Yunan halkının iradesi sandıkla tescillenmiştir” sözüne çeviriverdi… Kısacası solu temsil eden Syriza Partisi’nin Yunanistan’da seçimi kazanması sadece Yunan halkını değil, yarım asırdır Türkiye’de seçim kazanamayan birilerini daha çok sevindirdi.
Oysa Syriza partisi ve Genel Başkanı Alexis Çipras çoğu yönden ülkemizdeki sol partilere ve genel başkanlarına benzemeyen bir yapıya sahip. Bir kere Syriza Partisi Maoistler, Troçkistler, Leninistler ve Avrokomünistler’in de içinde bulunduğu yaklaşık 13 farklı sol grup ve bağımsız politikacılardan oluşuyor. Alexis Çipras; Mao düşünce tarzını beğenen, bir yanı Che bir yanı Gandhi olan ama aynı zamanda Amerikalı Roosevelt ve İtalyan Gramsci’nin görüşlerini önemseyen biri. Çipras’a göre esrar kullanılması yasa dışı olmaktan çıkmalı, homoseksüel evlilikler desteklenmeli, siyasette silahlı mücadele kolu olmamalı v.s. v.s. Her şeyi geçtik, Türkiye solunu tek bir parti altında birleştirmesi düşüncesi bile şu an abesle iştigal bir hayal ürünü…
Şimdi bir de Syriza’nın seçim vaadlerinin kendi seçim vaadlerine benzetenler için; bu adamlar nasıl bir ülke teslim alıyor ona bakalım. Ülkede 4 kişiden biri işsiz. Evsiz ve yoksul insan nüfusu 6 senede devasa sayılara ulaştı. Hatta devlet, memur maaşlarını ve işçi maaşlarını dondurdu. Kemer sıkma politikası altında halk gelirlerinin %40’ı eridi. Ülke, Avrupa Birliğinden milyarlarca Euro karşılıksız hibe almasına rağmen bu paralar politikacıların yolsuzluklarına heba gitti. Orta sınıf ve işçi sınıfı ağır darbe aldı, aileler öyle bir hale geldi ki çocuklarına bakamadıkları için yetimhanelere teslim etti. Son 5 yılda 250 binden fazla kamu çalışanı işsiz kaldı. Ekonomiyi düze çıkarmak için ülke, adalarını kiraya verdi. Yunanistan'ın borcu 300 milyar avroyu aşmış durumda. IMF, Avrupa Birliği ve Almanya şeytan üçgenine sıkışmış, şimdiden tüm ekonomik kurumların borçları nedeniyle ihtar çekmeye başladığı bir ülke Yunanistan… Eğer birilerinin seçim vaadleri Syriza vaadlerine benziyorsa sanırım bu vaadleri Yunan halkı yazmış… İşin trajı komik yanı , Syriza Partisi her ne kadar görüşleri ayrı da olsa, bu bunalımdan çıkmak için kendine Ak Parti’yi örnek aldığını açıklaması..
IMF, Almanya ya da Avrupa Birliği’nin dişini boynuna geçirdiği hangi ülke itildiği bataklıktan sihirli bir değnekle kurtulmuş? İlerleyen dönemlerde Yunan meydanları muhaliflerle doluşabilir. Başbakanın ateistliğine vurgu yapan psikoposlar ülkenin dini törensiz teslim almasından rahatsız olup bu meydanlarda bol bol İncil okuyabilir. Ülkede günlerce hükümetin düşmesini isteyen muhalif gruplar piyano resitali ve molotof yağmuru altında protesto gösterileri yapabilir. Ülke yeniden seçime gitmek zorunda kalabilir… Çünkü Çipras şu an onların gözünde Putin’den daha değerli değil …
Bu arada Syriza’nın Yunanistan’da iktidara gelmesini “Yunanlar, umudu iktidara getirdi” olarak karşılayan Soner Yalçın, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir forumda, Cumhuriyet değeri olduğu için papyon taktığını belirterek “ Cumhuriyet kadınısınız, erkeğisiniz. Öyle kalacaksınız. İnadına mini etek giyeceksiniz, inadına dekolte giyeceksiniz arkadaş.” demiş.
Önce şu papyon ve mini etek kimin değeri onu öğrenelim. Papyon’u ilk, Rus Çariçesi II. Katerina ile Osmanlı İmparatorluğu'nu bölüşme konusunda bir antlaşma yapan, fakat bu girişimi Osmanlı’dan yediği ağır tokatla sonuçlanan İngiliz Kralı 2. Joseph takmış. Mini etek ise yine İngiliz modacı Mary Quant tarafından moda dünyasına sunulmuş. Yani birinin tarihi 1760’lara diğerinin tarihi ise 1960’lara dayanıyor, milliyeti ise İngiliz…
Şimdi, Syriza’nın Yunan umudu ile dolup taşıp, İngiliz icadı papyon ve mini etekle yeniden Türkiye’de siyaset inşaa etmek isteyenler için bir deney önereyim . Türkiye’deki özellikle kırsal kesimde bulunan evlere papyonlarınızı takıp, mini eteklerinizi giyip, Yunanistan’daki Syriza’nın halk için umut olduğunu söyleyin. Aldığınız cevapla İzmir’de Yunan nasıl denize dökülmüş, kimin dedesi Yorgo imiş onlar size söylerler… elvanalkaya80@gmail.com
Twiiter.com/ElvanKavi
seslimakale.com
YORUMLAR
1272 kez izlendi
931 kez izlendi
799 kez izlendi
829 kez izlendi
574 kez izlendi
2085 kez izlendi
2142 kez izlendi
1026 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.