ŞAKİR Zümre kahrından öldü. Türk Hava Kuvvetleri'nin 100, 300, 500 ve 1,000 kg'lık bombalarını üretiyordu. Deniz Kuvvetleri'mizin ihtiyacı olan cephaneleri de, ilk denizaltı bombalarımızı da envantere o sokmuştu. Sayesinde Polonya, Mısır, Yunanistan, Bulgaristan gibi ülkelere ihracat bile başlamıştı.
Gittiler "Amerikan mandası" olmamızı isteyen İnönü'nün ülkeyi yönettiği dönemde Truman Doktrini çerçevesinde Amerikan yardımı almaya başladılar. Şakir Zümre'yi çöp gibi kenara attılar. Banka kumbarası ve soba fabrikasına çevirttiler o fabrikayı.
Amerika hurdaya çıkaracağı silahları vermeyi kabul etmişti nasıl olsa. Ne gerek vardı üretmeye? Vatan Caddesi'nde 30 Ağustos Zaferi törenleri vardı. Askeri araçlar konvoyunun arkalarında bir kamyonet yer alıyordu. Şakir Zümre'nin ABD baskısıyla değiştirilen fabrikasından gelen sobaları taşıyordu askeri konvoyda.
Amerika Askeri yardım programı çerçevesinde güya ordumuzu eğitip modernize edecekti. 1300 Amerikan askeri uzmanı Türkiye'ye sokmuşlardı. O uzmanlardan biri de Tümgeneral William H. Arnold'du. "Türk askerini eğitmek sudan ucuz" diyordu. Amerikalar'dan gelen Tümgeneral George C. Stuart da rakam veriyor ve "Türk Ordusu'nda birkişinin yıllık bakım maliyeti 20 dolar,bu rakam Avrupa'da 1100 dolar. ABD'de ise daha pahalı. Tam 3000 dolar" diyordu. Utanmadan bunu bu ülketopraklarına girdiklerinde dünyaya ilanediyorlar, bizi "20 dolarlık askerler" diyetanımlıyorlardı. "Silah veriyoruz ancak aman ha. Rusya'dan uzak durun"diye dayatıyorlardı. 5 milyon dolar da yolyapılması için para gönderiyorlardı. Yol bileyapamıyorduk.
Kırıkkale silah fabrikamızda bile bu teslimiyetçi, ittihatçı kafalar yüzünden neler üretilmedi ki? Pulluk, pancar çatalları, çay makineleri, gaz ocağı, zirai mücadele araçları, dokuma tezgahları... "Silahbizden siz başka işlerle uğraşın" diyen ABD yüzünden Kırıkkale silah fabrikamızda karyola bile ürettik. Yan gelip yatalım diye.
Bu ülkede savunma bakanlığı ve başbakanlık yapan Ferit Melen o dönemlerde Meclis kürsüsüne çıkıyor, "Yardım almakla da bitmez. Yardımalmak aynı zamanda bir bağımlılığayol açıyor. Yani silah bakımındanbaşka memlekete bağımlı halegelmek, bir defa o memleketindış politikasını, milli politikasınıyürütmesine imkân vermez. Silahbakımından dışa bağımlı olduktansonra, daima boynunuz eğiktir, sizeverdikleri silah kadar konuşursunuz" diyordu.
Öğretim görevlisi ve yazar Levent Kalyon bir araştırma yazısında Amerikalı Senatör Beveridge'in 1900'lere girerken yaptığı konuşmayı aktarıyordu. ABD'li senatör "Amerikan fabrikaları, Amerikan halkının kullanabileceğinden daha fazlasını yapmaktadırlar; Amerikan toprağı tüketebildiğinden daha fazlasını çıkarıyor.
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.