STALIN zulmünden kaçan 146 Azeri Türk'ü, Aras Nehri'nin üzerinde bulunan Boraltan Köprüsü'nü (Iğdır) geçiyor. Sevinçle toprağı öperek Türk sınır karakoluna sığınıyorlar. Karakol komutanı üstlerine durumu bildiriyor.
Ankara'dan gelen cevap "146 Azeri'yi derhalSovyetlere teslim edin" oluyor. Komutan inanamıyor.
Tekrar soruyor. Cevap "Teslim etmezseniz, vatanaihanetten yargılanırsınız" oluyor. 146 kardeşimiz karakol komutanına yalvarıyor: "Bizisiz kurşuna dizin, amaMoskof'a teslim etmeyin. Öleceksek, ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandığı Anadolu topraklarında ölelim."Komutan da askerler de,146kardeşimiz de gözyaşlarınaboğuluyor. "Sovyetlerle sorun istemiyorum. Beni böyle küçük meselelerle meşgul etmeyin" diyenBaşbakan İnönü'nün talimatıylaSovyetler'e teslim ediliyorlar.
Trenlerle götürülerken yanlarında getirdikleri kıymetli eşyaları ve paraları bile Türkiye tarafına atıyor ölüme yollanan bu kardeşlerimiz.
Aynı dönemde Romanya'ya sığınan 20-30 bin civarındaki Kırım Tatarı kardeşimizi de kapıdan sokmuyor İnönü. Makedonya'da ise "Biz Osmanlıyız" diyerek örgütlenen ve Türkiye ile irtibat kuranlar "Arkanızdayız" sözü aldıktan sonra ihbar ediliyor.
Onlar da kurşuna dizilirken Ankara'dan "Gık" çıkmıyor.
Boraltan Köprüsü faciasında orada askerlik görevini yapan Bekir Doğan, Azerbaycanlıların katledilişine dair, "Ruslaraverildikten sonra uzaktanbakıyoruz, öyle birmuamele ki hayvanayapılmaz. Hepsini sırayadizdiler makineli tüfekletaradılar. Mısır sapı gibihepsi yere yığıldı" diyor. 146 kardeşimizin çoğu kurşuna dizilirken "Yaşasın Türkiye" diye bağırarak düşüyor.
Adnan Menderes'e asılmadan önce yargılandığı davada "Örtülü ödenekparalarını nereye harcadın" diye soruluyor. Menderes'in "Söyleyemem efendimdevlet sırrıdır" sözleri meşhurdur. Fransızlara karşı direniş başlatan Cezayir'e o dönemde el altından Türkiye gücü yettiğince silah gönderiyor. Rahmetli Özal Cezayir'i ziyaret etmeden önce Genelkurmay'a "Cezayir'eMenderes dönemindeyaptığımız yardımlarıaraştırın" diye talimat veriyor. Bir kurmay subay görevlendiriliyor. Menderes'in balıkçı motorları ile Tunus sınırına gizlice silah gönderdiği oradan da tüneller vasıtasıyla Cezayir'e taşındığı ortaya çıkıyor. Özal, aramız soğuk olan Cezayir'e indiğinde ev sahiplerine ilk o tünellerden taşınan silahları anlatıyor.
O günden sonra Cezayir ile aramız düzeliyor. Ancak yine de gönderdiğimiz silahlar o günün şartlarında büyük bir güç oluşturmuyor. Çünkü Türkiye 2000'li yılların başına kadar zaten ABD'nin 2. Dünya Savaşı'nda hurdaya çıkarmak yerine bize hibe ettiği silahlara sahipti. Ben bile askere gittiğim 90'lı yılların başında o hibe tahta mavzerlerle atış eğitimi yapıp nöbete çıkıyordum.
Yine biraz gerilere gidelim.
Bosna savaşı öncesinde Aliya İzzetbegoviç ve Demirel bir araya geliyor. O görüşmede İzzetbegoviç "Sırplar bizeher an saldırabilir. Neolur bize silah satın" diye istekte bulunuyor. Görüşmede tercüman olarak bulunan Prof.
Dr. Mehmet Zeki İbrahimgil'in aktardığına göre Demirel "Sırplar saldıramaz. Saldırırlarsa gökyüzünü üzerlerine yıkarım"sözleriyle Aliya'nın silah teklifinireddediyor. Ardından büyükbir soykırıma uğruyor Boşnakkardeşlerimiz. Gökyüzünüüzerlerine yıkamıyoruz. Elaltından yetersiz de olsa birazsilah gönderiyoruz sadece.
Çeçenistan'ın özgürlüğü için canını veren ve şehit olan Dudayev'e de yetemiyoruz o zamanki zayıf askeri gücümüzle. Buna rağmen Dudayev, "Türkiye hem Türkdünyasının hem de İslamaleminin ümit ışığıdır. Bu ışığın sönmesi hem İslam aleminin hem de Türk dünyasının karanlığa gömülmesidir" diyor.
Başkan Erdoğan ölümünden bir gün önce Aliya İzzetbegoviç'i ziyaret ediyor.
İzzetbegoviç'in şuuru açık değil.
Erdoğan'ın içeri girmesiyle birlikte kendine geliyor.
Ölmeden önceki son sözleri "Bosna Türkiye'ye sizlereemanet" oluyor. Demirel olsaydı aynı sözleri söyler miydi bilemiyoruz.
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.