ABD Başkanı Donald Trump’ın “Artık Türkiye ile ilgili farklı hislerim var” cümlesi kimseyi yanıltmasın, kimseyi mutlu etmesin.
Trump’la ilgili söylenebilecek kesin bir şey var ise, istikrarsız ve güvenilmez biri olduğu.
Anlık çıkarı gerektirdiği anda en yakın dostlarını, en büyük destekçilerini harcamaktan, gözden çıkarmaktan çekinmemiş birinin hislerine güvenilmez.
Olumlu da olsa, olumsuz da olsa.
***
Uçak ve rahip
Gelelim Rahip Brunson meselesine.
Trump mutlu. Radikal Hristiyan seçmenine verdiği sözü tuttuğu için ve seçim öncesi koz elde ettiği için.
Türkiye’deki muhatapları mutlu, doların ateşini biraz olsun düşürdükleri ve ABD ile ilişkileri bir süreliğine de olsa düzelttikleri için.
Ancak ortada tatsız bir durum da yok değil.
O da şu.
Süper güçler Türkiye’ye sopa göstermek suretiyle bazı şeyler yaptırabileceklerini keşfettiler.
Bu durumu üçüncü kez yaşıyoruz.
Önce Arap Baharı sırasında ABD ile itişmemizin faturası olarak önümüze Kürecik Radarı koyuldu.
Sonra Rusya ile uçak meselesinde bunu bir kez daha yaşadık.
Şimdi de Brunson meselesi.
Bu durum ülkeler arasındaki ilişkilerde her zaman yaşanan gerilimlerdir.
Bu meseleler sıkıntı yaratır, sonra elbette çözülür.
Ama iç politika gereksinimleri için tırmandırılıp ayaklar altına alındıktan sonra çözülürse tatsız olur.
Rus uçağı meselesi elbette çözülmelidir.
Ama dönemin Başbakanı kalkıp “Benim emrimle vurduk. Bir daha girerse yine vururuz” derse çözüm onur kırıcı hale gelebilir.
Keza Brunson meselesi.
Brunson bir ajan olabilir. Muhtemelen de öyledir.
Siz bu adamı yakalayıp, terör örgütü üyeliği veya destekçiliğinden yargı karşısına çıkarırsanız iş başka bir hale gelir.
Oysa meseleyi doğru biçimde ele alıp, “Ajanı ajan diye yargı karşısına çıkartırsanız” çözümü de, iadeyi de uluslararası hukuka uygun şekilde bulursunuz.
Ama yanlış bir kılıfa sokarsanız kendi yargınızı hem ülkenizde, hem ülke dışında küçük düşürürsünüz.
***
Çok mu komik!
İktidarı destekleyen bazı yayınlar ve yazarlar şöyle diyor:
“Dolar 5,80 oldu. 7 TL’den dolar alanlara gülme sırası bize geldi."
Peki o zaman ben de onlara şunu sorayım.
7 TL’den dolar alanlar değil de 7 TL’den dolar satanlar kıs kıs gülüyor olmasın.
7 TL’den kimler dolar almak zorunda kaldı hiç düşündünüz mü?
Mesela kıt kanaat geliriyle, evladının geleceği için yurt dışında çoluk çocuk okutan ana babalar tam da yurt dışında okulların açıldığı günlerde 7 TL’den dolar almak zorunda kaldılar.
Onlara da gülüyor musunuz?
Mesela Türkiye’de üretim yapmak için yurt dışından mecburen makina ve ekipman almış olanlar 7 TL’den ödeme yapmak zorunda kaldılar.
Onlara da gülüyor musunuz?
Döviz bazında kredi kullanan sanayiciler, KOBİ’ler, hatta esnaf bile dolar 7 TL iken kredi taksidi ödemek zorunda kaldılar!
Onlara da gülüyor musunuz?
Peş peşe gelen konkordato haberlerine, yanan fabrikalara da gülüyor musunuz?
Eğer bu sorulara “Evet gülüyorum” yanıtı veriyorsanız gülmeye devam edin.
Ama bir daha ağzınıza “İstikrar iyidir” cümlesini de almayın.
***
İhaleden konkordatoya
Hülya Koçyiğit’in damadı olarak ünlenen, Engin Altan Düzyatan’ın da kayınpederi olarak daha da ünlü olan Alkoçlar Turizm, konkordato talebinde bulunmuş.
Turizmin çok iyi gittiği, tarihin en çok turistli sezonunun yaşandığı bir yılda bir otel grubunun konkordato istemesi şaşırtıcı.
Belli ki mecbur kalmışlar.
Ne diyelim, Allah yardımcıları olsun.
İlginç olan ise şu.
Alkoçlar Turizm çok kısa süre önce aldığı bir ihale ile gündeme gelmişti.
Şirket, Antalya’da Konyaaltı Plajı’nın işletme ihalesini almıştı.
Böylesine önemli bir ihaleyi alan şirketin 6 ay içinde konkordato isteyecek hale gelmesi düşündürücü.
yazının kaynağı
YORUMLAR
717 kez izlendi
781 kez izlendi
556 kez izlendi
2080 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.