Ağaçlara bakarken ormanı görememek gibi kötü bir huyumuz var.
Millet İttifakı iktidar olursa HDP’ye bakanlık verecekmiş! Buna neden şaşırıyoruz ki? Ya da HDP’nin bu ittifaktan tek beklentisinin 1-2 bakanlık olacağı gibi saçma sapan bir düşünceye neden kapılıyoruz?
Evet, bu ittifak seçimi kazanmak için HDP’ye bakanlık da dâhil istediklerini verecek. Bir kısmını hemen, bir kısmını zamana yayarak. Çünkü mecburlar. Recep Tayyip Erdoğan’ı sandıkta yenme ihtimalleri sadece HDP’yi yanlarında tuttuklarında beliriyor.
HDP peşin satan esnaf gibi. Rahat, kendinden emin. Aylardır gayri resmi olarak yürütülen görüşmelerin resmiyet kazanacağı, ittifakın kameralar eşliğinde kapısına geleceği günü bekliyor. Öyle birkaç bakanlığa razı olmak gibi bir niyetleri de yok. Peki, bakanlık istemiyorlar mı? Elbette ki istiyorlar. Ama bakanlık meselesi işin en kolay kısmı. Meraklısına nasıl olacağını kısaca özetleyip asıl meseleye geçelim.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ikiye ayrılacak. Kültür ve Çevre bakanlıkları HDP’ye verilecek. Ama o koltuklara oturan kişiler bilenen, tanınan HDP’liler olmayacak. Hatta kamuoyu onları başka partilere mensup kişiler olarak tanıyacak. Ama iki bakanlığın kontrolü fiilen HDP’de olacak. Belediyeleri Kandil onaylı “Eş Başkanlık Sistemi” ile nasıl yönetiyorlarsa bu iki bakanlığı da öyle yönetecekler.
Gelelim HDP’nin saklamaya, gizlemeye gerek görmediği asıl meseleye… Yani makro planlarına. Hiç lafı uzatmaya gerek yok. HDP, Türkiye’nin bir bölgesinde özerk yönetimler olsun istiyor. Devletin elindeki yetkilerin yerel yönetimlere, yani kendisine devredilmesini istiyor. Siz bunu Kandil olarak da yorumlayabilirsiniz.
İnanmayan HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 11-12-13 Nisan 2018 tarihlerinde Ankara Sincan’da tutuklu yargılandığı davanın ikinci duruşmasında yaptığı savunmaya baksın. O savunma bugüne ışık tutuyor. Demirtaş’ın muhalefete verdiği desteğin gerekçesi satır aralarında gizli:
- Benim savunduğum model demokratik özerkliktir. Merkezi bir parlamentonun yanında yerelde güçlü yetkileri olan, bölgesel ve il düzeyinde parlamentolar olmalıdır. Cumhurbaşkanı sembolik olmalıdır. Yetki, yani devlette birikmiş, merkezileşmiş güç yerele dağıtılmalıdır. Türkiye genelinde 25-26 bölge meclisi olabilir. Bölge meclisi bünyesinde iller olur, illerde seçimle iş başına gelmiş yönetimler olur, merkezden atanan hükümet adına herhangi bir kamu görevlisi, vali, kaymakam görev yapmaz.
İşte bu kadar… Türkiye’nin 25-26 bölgeden oluşan bir federasyona dönüşmesini talep ediyorlar. Sonra ne mi olacak? Onu da HDP’nin gözünün içine bakan arkadaşlar cevaplasın. Türkiye’yi neyin beklediğini aslında en iyi onlar biliyor.
Yavaş ve İmamoğlu’na açık çağrı
Hiç yorum yapılmamış
1056 kez izlendi
935 kez izlendi
576 kez izlendi
1474 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.