Dünyada hiçbir şey nehirler kadar, bana ihtişamlı görünmemiştir. Saatlerce bir nehrin kenarında tek başıma canım sıkılmadan oturabilirim. Bu nedenle gittiğim her ülkede bir nehir varsa mutlaka görmek istemişimdir. Son Almanya seyahatimde, Frankfurt’un ortasından akan ‘’Main Nehri’ni’’ kısada olsa izledim.
Nehirler, bana hep insan hayatının da sürekli bir akış hâlinde olduğunu düşündürtmüştür. Her toplum sürekli bir akış hâlinde olup ve akışın her aşamasında iyi ve kötü hikâyeler üretir. Kaydedilen bu hikâyeler, toplumların tarihini oluşturur. Zaten tarih olarak okuduklarımız dünün hikâyeleri değil midir? Bugün yaşadıklarımız ise, yarının tarihi veya hikâyeleri olacaktır.
Dolayısıyla yaşanan hiçbir şey silinmiyor. İktidar gücünü elinde bulunduranlar, sahip oldukları imkânları hangi amaçla kullanmışlarsa, tarihte öyle anılmışlardır. Gücü, inşa etmek amacıyla kullanan devlet başkanları devamlı iyilikle anılır, imha etmek için kullananlar ise, devamlı lanetlenir. Bu temel ilke tarihin hiçbir döneminde değişmemiştir.
Bu bağlamda bir ülkenin yaşadığı tarihi felaket, sadece o ülke açısından değil, diğer ülkelerin tarihe nasıl geçecekleri açısından da oldukça önemli olacaktır. Çünkü yaşanan doğal felaketler, devletlerin önüne iki seçenek sunar: Ya yaptıkları veya yapacakları yardımlarla saygıyla anılmasına, ya da ebediyen sürecek bir ayıpla hatırlanacaklar.
***
Bu temel ilkeleri belirttikten sonra, sözü yaşadığımız tarihi felakette getirmek istiyorum. Hem depremin etkilediği coğrafi alan itibariyle hem etkilediği insan sayısı bakımından hem de verdiği maddi zararı göz önünde tuttuğumuzda, gerçekten yaşadığımız TARİHİ FELAKETTİR
Hiç yorum yapılmamış
717 kez izlendi
781 kez izlendi
556 kez izlendi
2080 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.