EKONOMİ

İsmail Kılıçarslan : İktisadi bir itiraz

Tarih
14 Şubat 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
İsmail Kılıçarslan

14 Şubat 2015

Türkiye’de belirgin iki cephenin, yani Recep Tayyip Erdoğan ve etrafındaki blok ile paralel yapının kavgasını ellerini ovuşturarak izleyen bir üçüncü cephenin varlığından artık hiç kuşkum yok. Kuşkum yok; zira gözüm var.

‘Sen böyle konulara girmez, bu denli sıcak siyasi meseleler konuşmazdın abi’ diyecek ve bunu derken de haklı olacak okurlarıma önemli bir hatırlatma yapmak isterim. Birazdan bahsini açacağım tartışma, siyasi olduğu kadar hayatidir de...

Ayrıca şu var. Kimin söylediğini bir türlü hatırlayamıyorum ama söz şu: ‘Bir şeyin konuşulmasından özel olarak kaçınılıyorsa orada hiçbir şey konuşulmuyor demektir.’

Kimdir bu üçüncü cephe? Rahatlıkla şu kadarını söyleyebilirim: Türkiye’nin mevcut ekonomi stratejisinin aynıyla devam etmesini isteyen İstanbul merkezli sermaye oligarşinin kurduğu bir direniş hattıdır.

AK Partinin kalkınma ve para hareketi odaklı ekonomi politikalarından istihdam ve reel büyüme odaklı ekonomi politikalarına geçme niyetinden kimler rahatsızsa bir şekilde ya aktif olarak üçüncü cephedendir ya da üçüncü cephenin yapıp etmeye çalıştıklarından fevkalade memnundur.  

Önce net bir eleştiri... 13 yıllık devr-i iktidarında AK Parti’nin bir bütün olarak para hareketi ve kalkınma odaklı ekonomi politikaları yürütmesinin, bütün ekonomik düzlemini buraya hasretmesinin büyük oranda yanlış bir tercih olduğunu düşünüyorum. Başlangıçta, ekonomik olarak iflasın eşiğine gelmiş bir ülkenin kasasını rahatlatmak için hem inşaat sektörü ve karayolları üzerinden kalkınma politikası geliştirmek hem de Türkiye’yi her türden sermaye için bir ‘güvenli sepet’ haline getirmek doğru tercihti. Ancak ekonomik istikrar sağlandıkça bu ikisinin yanına istihdam ve reel büyüme odaklı ekonomi politikaları eklemek gerekirdi. ‘Eklendi’ diyeceklere itiraz ediyorum. Eklenseydi sermayenin tabana daha çok yayıldığı bir düzende yaşıyor olabilirdik. Oysa yaşamıyoruz. İstanbul merkezli sermaye oligarşisi aynı küspeyi yemeye devam ediyor. 

O zamanlar Başbakan olan Erdoğan’ın ‘en iyi faiz sıfır faizdir’ cümlesindeki niyeti doğru anlamak, düzgün analiz etmek gerekiyor. Bu analiz için de İslam’ın getirdiği faiz yasağının nedenlerini çok iyi kavramak...

İslam, faizin getirdiği tefe düzenini, yani ‘paradan para kazanma’ hikâyesini kesin olarak yasaklayarak bütünüyle üretim, istihdam, ticaret üçgeninden oluşan bir ekonomik düzen öngörür. Eline bir şekilde para geçmiş bireylerin zaten itibari bir değişim aracı olmaktan öte bir anlamı olmayan para üzerinden zenginliklerini berkitmelerinin önüne geçilmiş olunur böylelikle. Bu durumda parası olan bir bireyin zenginleşmesinin yegâne yolu parasını dolaşıma sokarak risk alması yani reel sektörde var olmasıdır. Reel sektör demek istihdam ve gerçek büyüme demektir. Dolayısıyla İslam’ın öngördüğü ekonomik düzende bir para sahibi ya üretmek ya da para dışında bir şey alıp satmak zorundadır. Böylelikle İslam ekonomisinde ‘para’, sürekli el değiştiren ve tabana mutlaka yayılan bir değişim aracıdır.

Oysa kapitalizmin öngördüğü tefe düzeninde bu böyle değildir. Bugün İstanbul odaklı sermaye oligarklarının para kazandıkları en temel şey yine paradır. Bu beylerin adına ‘finans sektörü’ diyerek yumuşattıkları bu iğrenç tefe düzeninin devam etmesi demek, daha az üretim ve daha az istihdam demektir. Geçen yıl bir milyon lirası olan biri, hiçbir üretim ve istihdam riski almadan ‘doğru finans hareketleri ile’ bu parasını 1 milyon iki yüz bin lira haline getirebilmektedir ve bu neresinden bakarsanız bakın korkunç bir sömürü düzenine yelken açmak demektir.

Son zamanlarda Recep Tayyip Erdoğan’ın neredeyse tek başına yürüttüğü kavganın en önemli nedeni artık Türkiye’de bu yerleşik tefe düzeniyle alınabilecek bir mesafe kalmadığını görmüş olmasıdır bence. 

Hadi adını şöyle koyalım. Üçüncü cephe, ‘milli bir ekonomi politikası’ yerine ‘global dünyanın bize biçtiği ekonomik model’ ile yola devam etmeyi istemektedir. 

Hayır. Ekonomiden hiç anlamam. Ama şu kadarını biliyorum. Sağlıklı bir ekonomik dağılım ve refahın belirgin şekilde tabana da yayılabilmesinin en temel yolu bir şeyler üretebilmektir.

Türkiye’de ‘özel olarak konuşulmayan’ asıl kavga bence budur ve bu kavgada benim tarafım bellidir: ‘En iyi faiz, sıfır faiz.’ 

Ne diyordu Engels: ‘Faiz olmazsa Türkiye ekonomisi çöker diyecekler sana yeğenim. Bil ki yalan konuşuyor köftehorlar.’

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;