GÜNCEL

İsmail Kılıçarslan : Bir rüyaya yolculuk

Tarih
30 Nisan 2022
İzlenme
Kişi
Yazar
İsmail Kılıçarslan

Aslında o kadar çok birikmiş mesele var ki yazmak istediğim. Öncelikle Osman Kavala meselesi var. Ama yazmayacağım bugün. Kısasını söyleyip geçeceğim sadece: “Karar hukuka uygun mu bilmem, ama kesinlikle adil!”

Ardından içki masalarına Kadir Gecesi’ni meze eden Pegasus çalışanları meselesi var. Güya özgürlükçülerle bizim entegrist hımbıllar birlik olup, kutsalımıza doğrudan saldıran bu “it-yavşak takımını” savunmaya çalıştılar biliyorsunuz. “Aman efendim, işten atılmaları için çağrı yapılır mı, Allah hidayet versin deyip geçmeliydik” ve daha bir sürü şey. Fakat onu da yazmayacağım. Kısasını söyleyip geçeceğim sadece: Hangi dinden, hangi inançtan olursa olsun kutsalına saldırılan insanın hımbıl hımbıl köşesine çekilmesi onun izzet ve şeref yoksunu bir ezik olduğunu gösterir. Duyarlı biri olduğunu değil.

“Onu yazmadın, onu da yazmadın, ne yazacaksın birader?” diye sorarsanız cevabım şu: Bir rüyayı yazacağım.

TVNET biliyorsunuzdur, bu yıl Özbekistan’dan yaptı iftar programı yayınını. Kudüs ve Endülüs’ün ardından bir bakıma “üçgeni tamamlamış” oldu. Doğrusu, eşine az rastlanır nitelikte bir yayıncılık hizmeti olduğunu düşünüyorum bu işlerin.

Hikâyesi uzun ama TVNET’in Endülüs Ramazan yayınına katılamamıştım bazı bireysel nedenlerle. Bu kez iftar programının hem yapımcısı hem sunucusu İsmail Halis, “kaçarın yok” dedi ve üç günlüğüne de olsa hem Buhara’yı hem Semerkand’ı görme fırsatı buldum.

Gece indiğimiz Taşkent’i değil ama o gecenin sabahı trenle gittiğimiz Buhara’yı ilk gördüğümde Mekke’yi, Medine’yi, Kudüs’ü, Şam’ı ve Saraybosna’yı ilk gördüğümde kurduğum o cümleyi kurdum: Allah bana ömür ve imkân verirse ben buraya hep gelirim.

İnsanın şehirlerle kurduğu ilişki doğal olarak “kültürün içinden” kuruluyor. Zihnindeki hâkim kültür neyse, kültürel olarak hangi dünyaya yatkınsan beğenini öyle belirliyorsun. Buhara ve Semerkand’da yaşadığım “burası benim şehirlerim” duygusu da tam olarak böyle elbette. Gönlüm ve kültürüm yatkın benim oralara.

Dahasını da söyleyeyim. Buhara ve Semerkand’ı içine alan Maveraünnnehir bölgesi, büyük oranda kültürümü ve gönlümü de belirleyen bölge aslında. Zira insanlık tarihinin gördüğü en büyük “yöntem”lerden birini kuran İmam Maturidi de burada, Peygamber(s.a.v)’in pak ağızlarından çıkan her bir cümleyi “usulü” ile kayda geçiren muhaddisler de burada, “düşünmeyi nasıl düşünürüz?” sorusuna ömrünü vermiş İbn Sina da burada, “el kârda, gönül yarda” diyerek İslam tasavvufunun bugün bile bir imkân olarak yaşayabilmesini sağlayan Şah-ı Nakşibend ve bilcümle Sadat-ı Kiram efendilerimiz de burada.

Hal böyle olunca inanma yöntemimi, anlama usulümü, sorgulayan düşüncemi ve sahip çıkma gayretinde olduğum meşrebimi belirleyen coğrafyaya gitmiş oldum Özbekistan’a gidince. Sıfır yadırgama ve sıfır yabancılama ile “kalbimin şehirleri”ni görmüş oldum.

Burada birkaç hususiyetten söz etmek lazım… İlki ve en önemlisi, Türkiye ve Özbekistan arasında hızla yükselen “ilişki trafiği” meselesi… Türkiye ile Özbekistan arasındaki ilişkiler günden güne, saatten saate güzelleşiyor ve gelişiyor. Bunun, her iki ülke için de devasa fırsatlar barındırdığını görmekse bambaşka bir mutluluk.

İkincisi Özbekistan’ın İslam Kerimov ile başlattığı “yeniden büyük ülke olma” hayalini sürdürebildiğini görebilmenin mutluluğu.

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;