GÜNCEL

Faruk Aksoy : Bu kadar şeytana bir imam lazım…

Tarih
27 Aralık 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Faruk Aksoy

Perşembe akşamı tvnet'te İran'ı konuştuk.
Son dönemde iyice belirginleşen yayılmacılığını, Rusya ve Suriye ile kurduğu savaş ittifakını, Türkiye'ye karşı yükselttiği düşmanca politikanın sebeplerini tartıştık.

1980
darbesiyle birlikte ülkeyi terk eden ve 'on sekiz' yıl İran'da yaşayan, bugünlerde de Star Gazetesi'nde köşe yazan Selahattin Eş Çakırgil de programdaydı.

Selahattin Bey, Suriye konusunda, İran'ın tavrını yumuşak bir dille eleştirdi ama İran'ı rencide edebilecek bir söz de söylemedi.
Özellikle İran'ın, ırkçı politikalarını sorduğumda, “Kesinlikle katılmıyorum, İran'da, Müslüman olmak yeterlidir, bunun ötesinde bir şey aranmaz” dedi.

Bence öyle değil…
İran'ın en büyük problemi, etrafında bulunan Sünni ülkeleri, birinci derecede düşman görmesidir.
İran için Araplar düşmandır, Türkler düşmandır ve hatta Kürtler bile düşmandır.
Bu düşmanlık yelpazesini oluştururken dikkate alınan tek şey Şiilik ve Sünnilik aidiyetidir.
Sünni değilseniz, iman etmeniz mümkündür, hala tam olarak kirlenmemişsiniz demektir, ama Sünni bir Müslümansanız, Şeriati'nin de söylediği gibi yolda kaybolmuşlardansınız…

Yanlış anlaşılmasın, Ali Şeriati, Sünniler için “yolda kaybolmuşlar” demiyor, genel olarak kendi düşünce ikliminin dışına çıkanlar için kullanıyor bu tabiri.
Fakat İran devlet aklının, Sünni Müslümanlar için “yolda kaybolmuş zavallılar” tarifini yaptığını biliyoruz.

Her ne kadar bazı şeyleri reddetseler de, temelde çok şanslı bir ülke İran…
Tarih boyu, hem doğusunda hem de batısında, hep “Doğu Kültürü” ile komşu oldu ve bunun yumuşaklığını sonuna kadar kullandı.
Türkler için durum bu kadar rahat olmadı.
Türklerin doğusunda “Doğu”, batısında da “Batı” vardı ve bu denklemin ortasında, doğulu bir halk olarak büyük mücadeleler verdiler.

İran, Türklerin, Batı ile giriştiği “yedi asırlık” büyük savaşta yorulmadan, terlemeden “doğal korunağında” dinlendi ve uzun uzun düşündü.
Nihayet şimdi sahaya indi ve Osmanlının ardından, bölgenin yeni hakimi olma niyetini ilk kez açık bir şekilde dile getirdi.
Bu amacına ulaşıp ulaşamayacağını hep birlikte göreceğiz fakat daha önemlisi, İran'ın yol açtığı büyük kırılmanın, bir devlet projesini aşıp, halklar arasında meydana getireceği kalıcı düşmanlık hissine yol açmasıdır.

Rus savaş uçaklarının, Suriye'deki Sünnilere yönelik yaptığı saldırıların başarısı için dua eden İran halkı, Sünni dünyanın vicdanında, affedilmez bir yerde duruyor şimdi.

1991'de, Amerikan uçakları, İncirlik üssünden kalkıp, Irak topraklarını bombalarken bile, Türk milleti, Saddam Hüseyin için değil, Müslüman Irak halkı için dua ediyordu.

Belki Türk devleti, içinde bulunduğu Batı ittifakının hizmetindeydi ama halk, asla ve asla Batılı bir gücün, Bağdat'ı veya Kerbela'yı bombalamasını tasvip etmedi, onaylamadı, daha da önemlisi dua etmedi!
Türk halkı, İran-Irak savaşının da büyük bir tezgah olduğunu bildi, niyetini de “İki Müslüman ülke savaşmasın” şeklinde ortaya koydu.
Müslüman bir halkın, ciddi kalabalıklar halinde toplanıp, Müslüman bir ülkenin topraklarında yürütülen askeri harekatın başarıya ulaşması için dua ettiği, ilk kez görülüyor, bu çok acı!

Şöyle bakıyorum da, bizim memlekette yaşayan, İran'ı bilen, tanıyan ve İslam Devrimi yıllarında hissettikleri heyecanı sürdüren bazı isimler, hala o' romantizm alemindeler ve İran'ın, bugün geldiği noktayı ifade etmekte zorlanmaktalar.
İmam Humeyni'ye göre “şeytan” birdi ve o' da Amerika'ydı.

Türkiye, NATO üyesiydi, laikti, demokratikti ve kendini böyle tanımladığı için de, Humeyni devrimi, Türk halkı tarafından da sempatiyle karşılandı.
Devir değişti, şimdi şeytan ikiye, üçe, hatta dörde, beşe çıktı.
Bütün şeytanlar Suriye'de toplandı ve kaderin cilvesine bakın ki, bütün şeytanların “imamlığını” da, Humeyni'nin İran'ı yapıyor, bugün!
Doğrudur, belki de İran'da, sadece Müslüman olmak yetmektedir de, İran için İran'ın dışında “Sünni Müslüman” olmak ne anlama gelmektedir, işte bütün mesele de budur.
Sonuç itibarıyla,
Türkiye'nin, kimseyle savaşmak gibi bir düşüncesi yoktur fakat “Acemde oyun bitmez” tecrübesine de sahip olduğu için, “Karamanın koyunlarını” sonradan ortaya çıkacak oyunlar için beslemeyi de sürdürmektedir.

Yenişafak
27 Aralık 2015

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;