Şuan her kesimin ilgiyle takip ettiği Suriye’de tam bir dönüm noktası yaşanıyor. Rusya ve müttefikleri Deyr ez Zor’a girdi. Bundan sonra ne olacak? İşte soru bu.
Rusya en başından şunu amaçladı; çok cephe açmadan, enerjisini belli noktaya odaklamak suretiyle, belli bölgelerde sıklet merkezi oluşturmaktı ve başardı.
Görünürde:
1.Ilımlı siyaset ve yapıcı orta yol
2. Çatışmasızlık bölgesi
3. Gruplarla Türkiye üzerinden diyalog
Kısaca, zaman kazanma, oyalama...
Peki, neden?
Çünkü ABD’nin sahada olduğu bir yerde başka bir alandan güçlü bir cephe açılması hem zaman kaybı hem de maliyet ve alan kaybı demektir. İşte bunu Rusya çok iyi tespit etti. Zaman kazandı, oyaladı, Astana görüşmeleri çatışmasızlık bölgesi, diyalog vs... bunun en güzel örneği. Yani "köprüyü geçene kadar ayıya dayı" dedi tabiri yanlış olmaz.
Peki, neydi o köprü?
Bu köprü, Güney Suriye operasyonları ve DAEŞ’in son kalesi Deyr ez Zor. Şuan da büyük bir oranda kontrol altında ve yakın zamanda o bölgeden silinecek. DAEŞ başka kullanım alanlarına geçiriliyor. ABD örgütün üst kadrosunu çoktan kaçırdı.
Şimdi ne olacak? Rusya ve rejim, şuan masada daha güçlü ve son aşamada. İdlip, en önemli pazarlık konusu Rusya ve rejim antlaşmak istemeyecek, orta yol istemeyecek, ön şart kabul etmeyecek, çünkü köprü geçildi.
Önümüzdeki dönemde BARZANİ referandumunun Suriye’de çok derin yansımaları olacak.
Peki Rusya’nın tutumu ne olacak ?
Büyük resme bakarsak, bir kere Rusya asla pyd-PKK’dan vazgeçmez, vazgeçmedi de. Sadece şuan da farklı yöntemlerle el altından devam ediyor.
Belli bir bölgede yapılan küçük taktiksel çekilmeler ya da görmezden gelmeler ya da duraksamalar sizi yanıltmasın.
Güçlenen ve gelecek vaat eden bir Türkiye’nin zaaflarını elde tutmak, hissettirmek, hem Rus iç politikasında hem dış politikasında olmazsa olmazdır.
Rusya son dönemde bile federatif devlet yapısı gizli gündem iken ve Kırım, Kafkasya gibi bölgelerde ayrılıkçı hareketlerde komşusu Türkiye’nin alacağı tavır bu süreçlerin seyrini değiştirebilecek seviyededir. Türkiye’nin Orta Asya’da ki tarihi ve millet bağları da önemli bir nüans. Tüm bunlar mevcut iken Türkiye’nin çevresindeki egemenliğini tehdit eden unsurlar bulunmaz nimettir. Bu enstrümanı da Rusya çok iyi kullanmaktadır. Afrin buna çok güzel örnektir.
Orta vadede Rusya-ABD ile Kırım-Kürdistan üzerinden tanıma- tanınma pazarlığına girebilir. Rusya-Türkiye ile aynı pazarlığı muhaliflerin elinde bulunduğu bölgeler içinde yapabilir. 1 taşla 3 kuş. İşgal edilen Kırım Türkiye’ye tehdit, Kürdistan ve Suriye’de sahada kazanılan kazanımlar.
Tüm bu pazarlıklar Rusya’nın Orta Doğu, Avrasya siyasetinde ve sahada insiyatifi elinde bulunduğunun göstergesidir. Suriye savaşında sıra İdlib’e gelmiştir. Buraya bir ABD’nin PYD üzerinden müdahalesini olası görüyorum. Afrin’i çevreleyen TSK ve ÖSO kuvvetleri, buna izin vermeyeceği aşikâr. ABD’nin yapacağı sürpriz hava harekatları da bir kazanım getirmeyecektir.
Rusya, İran ve rejim güçleri kayıtsız şartsız İdlib’e müdahale de bulunmak isteyeceklerdir. İşte tamda bunun arifesinde daha Deyr ez Zor ve diğer bölgeler tam anlamı ile kontrol altına alınmadan Türkiye bir hamle yapması gerekmektedir. Aksi takdirde çok geç kalınmış olunacaktır.
Yapılması gerekenler:
Türkiye, Afrin’den önce İdlib’e müdahale etmelidir. Konjonktür bunu göstermektedir.
Amerikalıların bir deyimi vardır "soft power" (yumuşak güç), işte Türkiye bunu kullanarak ivedi bir şekilde İdlibte bulunmalıdır. Geçen yazılarımızda da aktarmıştık.
Bu işlemleri yaparken, HTŞ ve diğer unsurları ikna etmelidir. Aksi takdirde Fırat Kalkanı operasyonu ile elde edilen kazanımların bir anlamı kalmamaktadır.
Sahada yoksanız masaya oturtmazlar. Eğer sahada doğrudan olamıyorsanız, dolaylı olmalısınız. Büyük devlet olmanın şartı budur. Siz giremiyorsanız kimseyi sokmamanız gerekir.
Rusya’nın olası İdlip müdahalesin de Türkiye yerel unsurlara tam destek sağlamalıdır. Şiddetli bir direnişe ortam oluşturmalıdır.
Rusya, Esad, rejim ve İran güney doğu Suriye operasyonları bitmeden Türkiye’nin müdahalesine ne kadar karşı çıksa da ellerinden bir şey gelmeyeceğini iyi bilmektedir. Oyalayıp zaman kazanmaktadır. Fakat Güney Doğu Suriye operasyonları bittiğinde çok farklı siyaset izleyeceklerini bilmemek hatadır. İdlip sonraki hedefleridir.
Rusya önemli kazanımlar elde etmiştir.
Sahip olduğu geniş bir nüfus alanı
Elinin altında kukla bir devlet.
Eli kolu bağlı Türkiye.
Baskı ve tehdit unsuru oluşturacağı bir (sözde) Kürdistan-İsrail hayfa limanı yönüne doğru Akdeniz’e açılan enerji hattı bölgesine yakınlık. Bunlara onlarca madde ekleyebiliriz. Kısaca Rusya savaşın kazanan tarafıdır.
Kaybedeni ise Suriye’de en büyük 2. Etnik yapı olan ve adı dahi telaffuz edilmeyen Suriye Türklerdir. Son olarak da üst akıl dediğimiz oluşumun birkaç yılda Türkiye’ye örmüş oldukları çorapları hatırlatarak bitirmek istiyorum.
PYD- PKK ile güvenliğimizi,
Suriye ve Irak ile komşu sınır huzurumuzu,
Kaddafi katliamı ile dost devlet desteğimizi,
Almanya baskısı ile gurbetçilerimizi,
Fetö ile iç işlerimizi,
Gezi eylemleri ile yeni kuşak devlet çatışmasını,
Rus uçağı düşürerek ekonomi hamlesi 1.
Katar hamlesi ile ekonomi hamlesi 2.
Barzani hamlesi ile ekonomi 3.
Yapan bu gizli düşman bize nasıl bir son hazırlığı içerisindedir.
Unutmayalım ki düşman ceylan kılığında gelir aslan kılığında öldürür.
Saygılarımla,
Seslimakale.com
2 Ekim 2017
YORUMLAR
712 kez izlendi
776 kez izlendi
555 kez izlendi
2078 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.