SİYASET

Ahmet Kekeç : Putin gitsin, IMF gelsin!

Tarih
02 Aralık 2014
İzlenme
Kişi
Yazar
Ahmet Kekeç

2 Aralık 2014

Küçücük bir “prenslik”, biraz da konjonktürün ittirmesiyle, “tarih içinde” dev bir imparatorluğa dönüşüyor: Rusya bu... 

Hangi dönemden bakarsanız bakın, hep “ürkütücü” çağrışımları olmuş bir devlet, Rusya...

Bunu, “Rusya’nın Güney’e inme arzuları” klasik cümlesiyle açıklayabilir miyiz?

Biraz da öyle galiba...

Rusya’nın Güney’e (sıcak denizlere açılma) arzularının, başımıza türlü gaileler açtığını, “Osmanlı-Rusya İlişkileri”ni inceleyen tarihçiler sürekli tekrarlarlar.

Rusya hasım bir ülke olmuş hep...

Neredeyse bütün “karşılaşmalarımız”dan (son 300 yıl içinde yaşanan savaşlardan) yenik ayrılmışız... (Kırım harbindeki başarımızı, ne kadar bizim başarımız saymak lazım? Tarihçilere göre, “İngilizlerin açık desteği” olmasaydı, bu savaşı da kaybedebilirdik.)

Rusya’yla iyi ilişkileri, Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra kurabiliyoruz.

Rus devrimcileriyle Türk devrimcilerinin inisiyatifi aldığı “çözülme sonrası” yıllarında... Önce Rus İmparatorluğu, ardından Osmanlı İmparatorluğu tasfiye olacak, kurulan iki yeni devlet, yine konjonktürün ittirmesiyle, emperyal Batı’ya karşı ittifak kuracaklardır.

Rus İmparatorluğu’nun küllerinden doğmuş yeni devletle kurduğumuz ittifakın mahiyetini, “Mustafa Kemal-Lenin yazışmaları”ndan izleyebiliriz. Milli mücadele döneminde, Ankara’da teşekkül etmiş Meclis Hükümeti’ne en büyük destek (para ve silah yardımı),  Rusya’dan gelmişti. İlginçtir, o dönemde, topraklarımızı işgali altında tutan İtalya ve Fransa ve hükümetlerinin de açık desteğini almıştık. (Tarihçi olsaydım, Rus Sosyalist Cumhuriyeti’yle olağandışı yakınlaşmamıza ilişkin bazı komplo teorilerinden söz ederdim: Misal, Mustafa Suphi’nin ortadan kaldırılması... Mustafa Kemal-Lenin ilişkilerine bakarak, Mustafa Kemal’i sonuna kadar gitmemekle, yani sosyalist bir devlet kurmamakla suçlayan “eski tüfekler”, bu yakınlaşmanın mahiyetiyle hiç ilgilenmediler. Dahası, Mustafa Kemal’i, “Türk sosyalizminin babası” sanmaya devam ettiler.)

Sovyetler Birliği’yle iyi ilişkilerimiz tek parti döneminde “artarak” devam etti. “İyi ilişkiler”in de ötesine geçen bir ilişki dönemiydi bu.

Başvekil İnönü’nün idealindeki “kalkınma modeli”nin Sovyetler Birliği patentli olması durumu yeterince özetliyor; Yerlileştirilmiş “kolhoz” uygulamaları, HalkevleriKöy Enstitüleri, vs...

Bu yakınlaşma, faşizmin yükselişe geçtiği 30’lu yılların sonuna kadar devam edecektir. “Model Sovyetler Birliği”, yerini “Model Hitler” dönemine bırakacaktır. (Niyazi Berkes’in hatıratını okumanın tam zamanıdır.)

Devamlılık göstermese de, Rusya’yla (yani Sovyetler Birliği’yle) kurduğumuz iyi ilişkiler, dünyada sürekli niza konusu oldu.

En büyük rahatsızlığı Menderes’in Sovyetler Birliği’yle imzaladığı kredi anlaşmaları oluşturuyordu...

Menderes’in son Amerika seyahatinde refüze edilmesinin (hiçbir üst düzey yönetici tarafından karşılanmamasının) nedeni budur.

Hatta 27 Mayıs darbesinin nedenlerinden biri de budur... (Bazı tarihçiler, Sovyetler Birliği’yle imzaladığımız kredi anlaşmalarının, dünyada “dramatik anlaşmalar” olarak görüldüğünü yazıyor. Menderes darağacını boyladığına göre, demek ki “dünya” bir şeyler biliyormuş.)

Sözü nereye getireceğim?

Sağda solda ilginç yorumlar okuyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya politikasını, Menderes’in Sovyetler Birliği’yle aradığı “yakınlaşma”ya benzeten yorumlar... Bunu, daha ziyade paralel arkadaşlar yapıyor.

Hani, duayen gazeteci, ikide bir, “Bak, sonun Menderes gibi olur ha...”  diye aba altından general sopası gösteriyordu ya...

Bunlar da “büyük müttefik” (!) Amerika’nın “cezalandırıcı” tutumunu hatırlatıyor: “Rusya’yla iyi ilişkiler tesis ederseniz, Menderes gibi darbeyle gidersiniz” demeye getiriyorlar.

Paralel bir televizyon kanalında program yapan liberal bir ağabeyimiz geçenlerde şöyle bir şeyler söylüyordu: “Cari açık azaldıkça, otoriterleşme baş gösterir. Rusya’da cari açık kapandı, Putin güçlendi... Türkiye’de de cari açık kapanıyor, Erdoğan güçleniyor... Bu, Batı için tehlike işaretidir...”

Biraz daha açık sözlü olabilseler, “Putin geleceğine, IMF direktörleri gelsin” diyecekler.

Diyemiyorlar!

Star

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;