SİYASET

Abdurrahman Erzurum : 3 LİDER 3 SORUN

Tarih
04 Temmuz 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Abdurrahman Erzurum

Dışişleri Bakanlığı’nın kapısına yazmak için çok güzel bir söz buldum.

Hayır nedış politika monşerlerinin sözleri ne uluslararası ilişkiler otoritelerinin kuramları… Mecliste yazılan “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yazısı kadar belirleyici bir söz.

“Dostlukta aşırı gitme, kimbilir belki o dostun bir gün düşmanın olur, düşmanlıkta da aşırı gitme, kimbilir belki o düşmanın bir gün dostun olur”

Hz Ali tarafından söylendiği belirtilen bu tespit, 1400 yıl önce söylenmiş olsa da hem insani hem de devlet çapında hala geçerliliğini yitirmemiş bir tespit.

Şu anda dünya üzerinde 3 lider bu sözün canlı örneği olarak bize hayat dersi veriyorlar. Türkiye, Rusya ve İsrail. Menfaatlerin çatıştığı bir durum yaşandığı için ilişkiler bozuldu ve menfaatler yine zarar gördüğü gerekçesiyle ilişkiler normalleştirildi.

En gerçekçi yaklaşım bu. En doğru olanı da bu.

Bu üç lider de muhalifleri tarafından ülkeyi satmak ile itibarını zedelemek arasında ağır eleştirilere maruz kalıyorlar. Ülkeleri için birbirleriyle problem yaşarken eleştirilen bu liderler arayı düzeltince yde eleştirilmektedirler. İsrail’de muhalefet, Netanyahu’yu Erdoğan’a ülkeyi teslim etmekle suçlanmaktadır. Rusya liderine ise ülkesinde aceleci davranmakla, Türkiye’ye gerektiği dersi vermemekle suçlanmaktadır. İşin garibi de Erdoğan’da ülkenin itibarını zedelemekle ve özür dilediği için eleştirilmektedir.

Türkiye bu iki normalleştirme kararını verirken ekonomik kaygıları ön planda tutmuştur ve bu zararlarını da en az kayıpla atlatmayı başarmıştır. Rusya Türkiye’ye uygulanan tüm kısıtlama ve yaptırımları kaldırmıştır. Ülkemiz büyük bir ihtimalle birkaç güne kadar Rus turist dolacak ve tarım ürünlerimiz yine bu ülkelere bol bol satılacaktır.

Fakat daha uzun vadede Türkiye’nin dikkat etmesi gereken en önemli durum güven kaybı konusudur. Türkiye bu iki ülke ile sorun yaşarken, bu iki ülkeden zarar görmüş ve bir şekilde dini veya milli bağı olan veya olmayan bazı ülke ve toplumlarla işbirliği yapmıştır. Rusya’da Kırım Tatarları, Ukrayna, Gürcistan, İsrail’de Filistinliler gibi.

Eğer Türkiye “Benim artık size zulüm eden bu ülkelerle aram düzeldi. Ne haliniz varsa görün” diyen bir pozisyona düşerse, Mısır’da Mursi’yi, Suriye’de muhalifleri ve Türkmenleri yarı yolda bırakırsa asıl büyük kaybı o zaman yaşayacaktır. Türkiye beraber mücadele ettiği ve ümit verdiği bu milletlere asla sırtını dönmemelidir. Onlarla ilgili desteklerini devam ettirmelidir. Hiçbir şey yapamıyorsa, arabuluculuk görevi yapmalıdır. O milletlerin uluslararası arenada ve her mahfilde arkasındaki güç olarak durmalıdır.

Bu dediğimiz iç politikaya yönelik değildir.

Geçen sitemize yapılan bir yorumu okuyunca ülkemiz ile ilgili siyasi yapının bir özetini görmüştüm. İsim vermeyeyim hadi, bir siyasi parti başkanının son Rusya ve İsrail ile ilgili yaptığı eleştirilerin altına yapılmış bir yorum. Okuyucu şöyle diyordu; “Tam bu hükümete kızıyorum, seçim olsa oy vermeyeceğim diyorum. Şu adam sinsi sinsi gülerek çıkıyor bir konuşuyor. Yine kendimi hükümetin bir numaralı savunucu buluyorum”

Demek isteyeceğim şu, Türkiye’ye özgü muhalefetin yapısından, inandırıcılık probleminden dolayı belki yine çok fazla oy kaybı yaşamazsınız ama, dünyada mazlum milletler nazarında yaşayacağınız güven sorununu hiçbir şeyle düzeltmezsiniz.

Bu destek hem inancımız hem de mazlumun yanında olmamız ilkesi gereği yapmamız gereken bir zorunluluk olduğu kadar, diğer ülkelerin içimizdeki terör örgütlerine verdikleri destekleri absorbe edebilmek ve karşılık verebilmek içinde gereken bir husustur.

Kısacası Türkiye Gazze için, Türkmenler için, Kırım Tatarları için, ezilen Suriyeliler için, Mursi için dün ne söylüyorsa, bugün de aynısını söylemeli, domates biber uğruna binlerce yıllık “mazlumun sığınağı Müslüman Türk” kimliğine halel getirmemelidir.

Aksi durumda mevcut hükümete ve ülkemize iç ve dış tüm oluşumların güveni onarılmayacak şekilde kırılacak bu da takdir edersiniz ki sonun başlangıcı olacaktır.

Düşmanlığımız gibi, dostluğumuz da ölçülü olacak ki, herkesin sevip saydığı bir ülke olabilelim.

Şu ana kadar hep yönetici kanada meramımı anlatmaya çalıştım, şimdi sözüm de bize..

Türkiye’nin bir gerçeği vardır. Birçok yiğit İstanbul’a gelişte “Benim olacaksın, seni yeneceğim İstanbul” diyerek girer fakat hepsi de “Seni kim kazanmış da ben kazanayım ey İstanbul” diyerek son nefesini verir.

Bu söz ve çeşitli dönemlerde “devlet benim” deyip de şimdi “devletten kaçanlar” herkese örnek olmalıdır. Niyetler düzeltilmeli, makamlar, mevkiler asla hedef olmamalıdır.

Bugün Hz. Ali’den başladık, yine “Dünya geçici gölgedir, baki kalan Allah’tır” diyen Hz Ali ile bitirelim..

Ajanshaber
4 Temmuz 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;