Sesli Makale

Adamı her seçim öncesi, "Kazanıyorsuz, iktidara geliyorsunuz" diye öyle bir dolduruşa getirdiler ki kaybettiğini ancak 3 gün sonra kabullenebildi garibim.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimini hatırlayın! Erdoğan'ın açık ara kazandığı seçimde yüzde 38'in yüzde 50'den küçük olduğuna inanması tam 3 gün sürdü. 
Açın o günün kamera kayıtlarını, izleyin!
3 gün boyunca "Biz kazandık, demokrasi kazandı, diktatör kaybetti" dediğini göreceksiniz.
Hatta bununla da yetinmedi.
Erdoğan'ın her seçim sonrası balkona çıkmasına içerlemiş olacak ki o gece nazire yaparcasına evinin penceresinden boş sokaklara el sallarken görülmüştü.
Şaka yapmıyorum yahu, söylediklerim aynen yaşandı vallahi!..
Ve görünen o ki önümüzdeki seçimlerde de aynı şeyi yaşamaya devam edeceğiz.
Dikkat edin, seçimlere yaklaştıkça ve anket sonuçları açıklandıkça Kılıçdaroğlu bir başka konuşmaya başladı.
16 Nisan referandumu sonrası, "İstanbul ve Ankara'yı alacağız" demekle yetiniyordu... Şimdi daha iddialı. "Tüm Türkiye'yi alacağız. Hem de yüzde 60'la" demeye başladı.
E Kılıçdaroğlu bunu söyler de partililer boş durur mu?  
Bundan iki gün önce ekrana çıkan bir CHP'li, "Partimizin oy potansiyeli yüzde 85'tir" dedi. Cumhuriyet bu haberi abonelerine büyük bir müjde gibi duyurdu. 
Allah sizi inandırsın, tam iki gündür, hesap kitap yapmakla meşgulüm. Çarpıyorum, çıkarıyorum, bölüyorum ama yüzdeler birbirini tutmuyor. CHP'nin son üç seçimde aldığı oy oranlarını topluyorum, yine 85 etmiyor.
Geçmiş seçimlerin tamamını gözden geçirdim. 
Oyların açık atıldığı, sayımların ise gizli yapıldığı İsmet İnönü döneminde bile böyle bir sonuç çıktığına rastlamadım.
Geriye bir tek ihtimal kalıyor.
Yüzde 85 oy potansiyeli olup da ardı ardına 8 seçim kaybeden bir parti olmayacağına göre...
O zaman, CHP'nin yüzde 25'lik kendi seçmen kitlesinden yüzde 85'i yine CHP'ye ye oy verecek. Geri kalan yüzde 15 ise İYİ Parti'ye kayacak.
Başka açıklaması olamaz.
Yoksa bu matematik hesabına göre CHP yüzde 85 oy potansiyeline sahip oluyorsa, AK Parti'nin oy potansiyeli yüzde 170'i buluyor.
Valla şahsi fikrimi soracak olursanız, şunu derim:
"CHP'ye oy veririm" diyenlerin oranı asla ve kat'a yüzde 85'i bulmaz. Ama "CHP'yi 'OY'mak istiyorum" diyenlerin sayısı bu seviyeye yakındır. 
Çünkü parti "millete göre" değil, "millete rağmen" siyaset yapıyor. Milletin millî ve manevi değerlerine dokunmak yerine millî ve manevi değerleri ayaklar altına almaktan haz duyuyor.
Bir örnek;
CHP Genel Başkanı geçtiğimiz günlerde AB ülkelerinin büyükelçileriyle buluştu.
Buluşmada ne konuşulduğunu Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz'dan dinleyelim:
"Türkiye-AB ilişkileri, içeride sistemin maruz kaldığı zorluklar, erken seçim ihtimali, muhtemel ittifaklar, uyum yasaları ve sürece ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yaptık...”
Hâle bakar mısınız?
CHP'nin lideri, erken seçim ihtimali ile muhtemel ittifakları, kendi halkından önce, AB ülkelerinin büyükelçileriyle konuşuyor.
Fıkra gibi değil mi?
Bu millet kendinden önce, "Biz sizi AB'ye almayız" diyen ülkelere koşup bilgi veren bir partiyi iktidara getirir mi? "Evet" diyenin aklından şüphe ederim.
Fıkra demişken, CHP'yi anlatan bir fıkra ile yazıyı noktalayalım:
Seçim döneminde adayın biri Zara yakınlarında Kızılırmak'tan geçerken suya düşmüş. En yakındaki CHP binasına koşup başkanına haber vermişler.

Aralarında şu diyalog geçmiş:
-Bizim aday mı? 
-Hangi partiden olduğunu bilmiyoruz.
-Peki akıntıya doğru mu yoksa tersine mi yüzüyordu?

-Akıntıya doğru!..

-Bizim aday olamaz. Bizimkiler hep tersine gider!

Türkiye
15 Ocak 2018