Osmanlı da döneminin tek imparatorluğu değildi elbette. Ancak devletin güçlü yıllarında padişahlar, bu imparatorluklardan pek azını resmenmuhatap alırlardı.
Gündelik Türkçeye tercüme ederek söyleyecek olursak, yükseliş döneminde padişahlar kralı gelse tanımazlardı.
1533'te İstanbul antlaşmasıyla Avusturya arşidükü ancak Osmanlı sadrazamınaeşit sayılabilmişti. Avusturya gibi güçlü bir devletin, "kutsal" da sayılan krallarının Osmanlı'da daha önce kimlerle görüştüklerini varın siz tahmin edin.
Batı'nın (O zamanlar sadece Avrupa) kralının padişahla eşit sayılması ise, Osmanlı'nın duraklama dönemine girdiği 1606 Zitvatorok Anlaşmasıyla mümkün olabildi.
Bu tarihten sonra İmparatorluk, skolastiği terk edip bilim kayığına binen Batı karşısında tarih için adeta ışık hızıyla geriledi...
Padişahlar artık kraldan kral beğenmiyor, ancak bulabildiklerini muhatap alıyorlardı.
***
Modern Cumhuriyetin kuruluşuyla kötü gidişat kısmen durdurulmuş ve hatta Atatürk döneminde sıçrama da yaşanmıştı...
Ama kuşkusuz, ülkenin yöneticilerinin dünya siyasetindeki pozisyonlarının eski günlerle alakası yoktu. İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye'nin denge siyasetini ABD'ye dayanarak yürütme kararı almasıyla birlikte işler yeniden sarpa sardı.
Ülkenin Cumhurbaşkanları, Başbakanları bir Batılı liderle aynı kareye girebilmek için çırpınır hale geldiler. Batı'ya sonradan eklenen ABD'nin Başkanı'yla yan yana gelmekse hayallerin en büyüğüydü...
Gelince de rahmetli Ecevit'in Beyaz Saray'da verdiği o meşhur pozlar gibi, sonuç ne yazık ki yüzleri güldürmüyordu.
***
Hiç yorum yapılmamış
711 kez izlendi
776 kez izlendi
555 kez izlendi
2078 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.