SİYASET

İsmail Kılıçarslan : Medyanın insana yaptığı fenalıklar

Tarih
20 Eylül 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
İsmail Kılıçarslan

Yirminci yüzyılın özellikle ikinci yarısından itibaren 'medyatize olmak' ile 'hipnotize olmak' hemen hemen eş anlamlı kavramlar haline geldi. Yerleşik bir manipülasyon gücü olarak medyanın yapmayı başardığı operasyonlar saymakla bitecek gibi değil.

Sık sık tekrarladığım bir cümle var: Medya bir gösterme değil; saklama, gizleme biçimidir. Çünkü her gösterme biçimi, aynı zamanda neyi görmememiz gerektiği konusunda bir önerme de barındırır içinde. 'Gâvur parasıyla beş kuruş etmeyen magazin figürlerinin yine gâvur parasıyla beş kuruş etmez hayatlarını gözümüzün içine sokup duran medya, bize bu haberleri pompalayarak bizden hangi gerçekleri kaçırmaktadır?' sorusunu düşünelim bir an. Mesela '28 Şubat'ta yaygınlaşan 'televole kültürü' ile memleketin bankalarının soyulup soğana çevrilmesi arasında doğrudan bir bağ yoktur' diyebilir miyiz? Kaldı ki yine 28 Şubat sürecinde medyanın oynadığı 'katalizör' görevini de henüz unutmuş değiliz. O dönemde medya, bir yandan siyasete karşı askeri vesayeti canhıraş şekilde desteklerken, diğer yandan da 'irtica magazini' diye isimlendirebileceğimiz bir düzlemde yayın yapıyordu. 'Bacağına kezzap atılan mini etekli kız' haberlerinden 'okulda namaz kılan öğrenciler' haberlerine değin bir dünya maskaralık hala aklımızda. 'Maskaralık' diyorum, zira o dönemde yapılan böylesi haberlerin hiç biri doğru çıkmamıştı. Medya kendisine verilen görevi yerine getiren aşağılık bir organizasyona dönüşmüştü, hepsi bu.

Bir iki gün önce 'şort giydiği için otobüste tekmelenen hemşire kız' haberini gördüğümde 28 Şubat döneminin ahval ve şeraiti tam da bu yüzden geldi aklıma.

Haber şöyle: Adamın biri, yani savcılık ifadesinden anladığımız kadarıyla psikolojik tedavi gören Abdullah Ç., Ayşegül Terzi isimli 'şort giymiş' bir hemşireye önce 'sen şeytansın' diye bağırmış, ardından da kızcağıza tekmeyle saldırmıştı. 'Şort giymiş' ifadesini kasıtla tırnak içine aldım. Zira memlekette ne giydiğinden bağımsız olarak herhangi birinin herhangi birine 'sen şeytansın' diyerek tekme atmış olması haber değeri taşımamaktadır. O yüzden, '28 Şubat gazeteciliği yapmayı' bir mutad haline getirmiş medyamız için 'şort giymiş' ziyadesi elzemdir.

Şimdi burada bir yanlış anlaşılmanın önüne geçelim. Gencecik bir kıza, saçma sapan bir gerekçeyle tekme atılmasının ne insani ne de İslami bir savunması olamaz. Burası net. Net olmayanı, kızın yaşadığı ağır travma değil, medyanın bunu mal bulmuş mağribi gibi bir sosyolojik kitlenin üzerine yıkma çabasıdır. Nitekim medya bu konuda üzerine düşeni yapmış görünmektedir, zira sosyal medyada saldırıya uğrayan Ayşegül Terzi üzerinden Türkiye'deki dindarlara öfke kusan kampanyalar dolaşımdadır.

İfadesine göre psikolojik tedavi gören adamın biri, bir kıza tekme atmış. Adamın dindar olup olmadığını bilmiyoruz, şeriat isteyip istemediğini bilmiyoruz, attığı tekmeyi 'dini gerekçelere dayandırarak' atıp atmadığını bile bilmiyoruz. Daha da genişletelim meseleyi. Velev ki adam dindar, velev ki şeriat istiyor, velev ki o tekmeyi dini gerekçelere dayandırarak attı. Bu neyi gösterir? Hangi gerçeği ispat eder? Adamın attığı tekmenin suçu niçin koca bir sosyolojinin milyonlarca insanını bağlasın? Niçin o kitlenin suçu olsun?

Söz temsili savcımız Mehmet Selim Kiraz'ı şehit eden militan üzerinden 'Sosyalistler savcımızı şehit etti' dese biri, ona ne dersiniz? İnsafa, vicdana, adalet duygusuna sığar mı bu?

Bence suçlanacak bir kitle varsa, o anda otobüste olup o herife müdahale etmeyen yolculardır. İnsanlığımızın öldüğü yer orada aranmalıdır.

Aslına bakarsanız medyanın yere batası ahlakı, 'genelle, dikkat çek, tiraj yap' düzleminden çıkmazsa toplumsal barış dediğimiz şey asla hayata geçmeyecek. Bakınız Aslı Aydıntaşbaş'ın Tarık Akan'ı andığı yazısında kurduğu cümleye: 'Kadınlar sadece solcu erkeklere âşık olur.'

Ört ki ölek. Bu ne çirkin bir genellemedir, bu ne çirkin bir dikkat çekme çabasıdır. Sadece 28 Şubat'tan değil, çok eskiden beri duyduğumuz böylesi cümleler yüzünden bilendik biz neye bilendiysek. Gerçekten bunu anlamıyor olabilir mi Aydıntaşbaş? 'Bir kadın solcu olmayan bir erkeğe âşık olmaz' cümlesinin toplumda ne çok insanı yaralayacağını, kızdıracağını, öfkelendireceğini hesaba katmıyor olabilir mi? Bu düzeyde bir ötekileştirmeyi dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinin medyasında yapamazsınız. Yaparsanız gazeteci, medyacı kalmaya devam edemezsiniz.

Fakat burası Türkiye birader… Burada her şey olabiliyorsunuz, fakat asla rezil olamıyorsunuz işte.

Ne diyordu Berger: 'Dayımın oğlu. Hanım kızımız belki de sadece solcuların insan olduğunu, geri kalanların tek hücreli canlılar olarak yaşamlarını sürdürdüğünü düşünüyor. Hatta belki de 1930'lar Almanya'sında kafatası ölçmek falan isterdi kendileri. Türkiye'de doğmuş olmayı hiç istemedi belki de. Olamaz mı?'

Yenişafak
20 Eylül 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;