Asıl konuşmamız gereken konuları daha ne kadar erteleyebiliriz?
Çocuklarımız mesela...
Yetişkin geleceklerine karşı kayıtsızlaşan ve gelecek geldiğinde endişeyle ortalardan sıvışmaya çalışan çocuklarımız...
Geçen gün bir baba "Oğlum artık tek pantolonla bütün bir yılı geçiriyor, üstüne başına bakmıyor, dişlerini fırçalamaya bile gerek görmüyor" diye anlatıyordu; "onu ilgilendiren tek şey akıllı telefonu, onunla mutlu!" Bir anne "Küçük kızım Instagram için süslenip püslenipvideo çekiyor ama dışarı çıkarken çoraplarını giymeye bile üşeniyor" diye yakınıyordu.
Demek ki, gitgide şaşkınlaşan ebeveynlerimiz de medyada dile getirmediğimiz esasgündemin tam göbeğinde yer alıyorlar.
Fakat en önemlisi...
Asıl "oyun sahası"nın dışında kalan, yani "taca çıkan" okul!
***
Okul meselesini sadece milli eğitim müfredatından ibaret sanıyoruz.
İşin o yanı elbette önemli.
Ancak problem artık çok daha ötelere uzanmaya başladı.
Eskiden okullu olmak demek, kendini geleceğe/yetişkinliğe hazırlamak demekti.
Şimdi çocuklar bu gerçeğe duygusal açıdan sırtlarını dönüyorlar.
Tüketim dışında kalan her şeye karşı kayıtsızlar!
İşi ciddiye alan çocuklarda ise hayaller ve hedefler ile okulda öğretilenler uyuşmuyor Neden?
Okul ne yapıyor çocuklarımıza?
Bunun en güzel anlatımını John Taylor Gatto'nun kitabındaki (Eğitim: Bir Kitle İmha Sanatı) bir hikayede buldum.
Pirelerin eski devirlerde kralları eğlendirmek için eğitilmeleriyle ilgili bir hikaye...
Hikayeyi anlatan da çeşitli yarışmalarda ödüller almış, pek başarılı bir Tayvanlı göçmen çocuk.
***
Hiç yorum yapılmamış
698 kez izlendi
770 kez izlendi
555 kez izlendi
2078 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.