Tavuklu erişte diyor...
Paketin en gösterişli yerinde öyle yazıyor gerçekten de...
Ama tavuk yok, aroması var.
Yalnız şuraya dikkat! Etiket diyor ki: "Doğal tavuk aroması." Bu "doğallık" size yeter mi?
Peynir alıyorsunuz...
Aslında içeriğinde sadece suyu var; şaka yapmıyorum, basbayağı "peynir altı suyu" var; bir de yağ.
Gerisi aroma...
Limonata yazıyor şişenin üzerinde.
Sıra sıra duruyorlar işte!
Limon yok, limonla ilgisi de yok ama aroması var.
Ya meyve suları?
Paketlerin üzerindeki resimlerde elmalar hiç olmadığı kadar parlak, çilekler hiç olmadığı kadar kırmızı...
İçinde ne var?
Eser miktarda meyve konsantresi ama bol bol meyve aroması...
***
"Zaten hayatımız aroma olmuş" diyeceksiniz...
Doğru!
Ne çok şeyin rengi gönlümüzü çalıyor; sözler havalı, ne hareketler sırf cila...
Tat var, koku bile var ne çok şeyde ama "kendisi" yok!
İşimiz gücümüz...
Hatta düşüncemiz, hissiyatımız da öyle.
Yoğunluk, hakikilik, samimilik eser miktarda...
Geri kalanı baştan aşağı aromatik.
***
Ama bir dakika!
Hani muhabbetlerimizin olmazsa olmazı çayı ne yapmalı?
İyi kötü bildiğimiz çay hâlâ! (Ya da ben öyle sanıyorum, o noktayı geçelim, ne olur!) Fındıklı'da denize karşı 25 liraydı, şimdi ne olmuştur.
Bizim Çengel'de çay bahçelerinde bile 25 lira.
Üsküdar duvar dibi kahvelerinde 10 lirada direniliyordu; hâlâ öyle mi acaba?
Biraz eli düzgün yerlerde 30 lira çay.
Zincir kafelerde 40 liraya kadar çıkabiliyor.
Hanların çay ocaklarında 5 liraydı, düzeltme yaptılar; 10 liraya doğru gitti gidiyor.
***
Hiç yorum yapılmamış
1171 kez izlendi
964 kez izlendi
633 kez izlendi
1532 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.