Sesli Makale

24 Ağustos 2015

"Def -i mazarrat celb-i menafiden evladır" yani, 'zararın önlenmesi, fayda temininden önce gelir' şeklinde Mecelle kaidesi, son zamanlarda yaşadıklarımızı çok güzel izah ediyor.
7 Haziran'da normal şartlar altında AK Parti'ye oy vermeleri gerekirken, vermeyenlerin derdi, bekledikleri bazı şeylerin olmayışı idi. AK Parti'nin tek başına iktidar olma şansını kaybetmiş olmasının doğurabileceği zararları gördükten sonra, bu Mecelle kaidesini hatırlayanlar olmuştur herhalde.
Sistemleri yerli yerine oturmuş herhangi bir batılı ülkede, A ya da B partisini tercih etmeniz veya çeşitli sebeplerle kızdığınız için oy kullanmamanız çok da problem değildir. O ülkelerde uzunca bir süredir yerleşmiş bir sistem vardır ve hangi parti işbaşına gelirse gelsin, insanların hayatını derinden etkileyebilecek radikal birtakım değişiklikler olmaz.
Ancak Türkiye'de yaşıyorsanız mevcut partilerden birisini tercih etmeniz, çok önemlidir. Çünkü o partiyi tercih etmeniz; hayat tarzınız ve ülkenizin geleceğine yönelik tasavvurlarınız başta olmak üzere birçok önemli konu ile ilgili olarak, üzerinize düşeni -asgari seviyedeyapmanız demektir. Bunun bir adım sonrası, tercih ettiğiniz siyasi partinin başarısı için elinizden geldiği kadar çalışmaktır.
Sözgelimi eğitim sistemi, başörtüsü yasağı, fikir ve ifade özgürlüğü konularında hassas iseniz, bu konularda kavuştuğunuz seviyeyi müdafaa eden ve daha da ileri götürmeye çalışan bir partinin yanında olmanız gerekir. Bazen bu da yetmez ve bu konulardaki kazanımlarınızı ortadan kaldırma ihtimali olan partilere karşı siyasi alanda mücadele edersiniz.

Aklımız tutuldu...

7 Haziran seçimlerinde milletçe bir tür akıl tutulması yaşadığımızı söylersek, mübalağa etmiş olmayız. Kimimizin derdi ideallerimizdi; kendi kusurlarımızı görmezden gelip, ideal olana henüz ulaşılamamış olmasına kızdık.
Kimimiz 13 yıldır işbaşında bulunan kadronun eksik ve hatalarını bahane ettik.
Kimimiz, muhalefetteki partilerin uçuk vaatlerine kafayı taktık ve iktidardakilerin bunları neden vermediğini sorguladık...
Dimyat'ta bile olmayan pirinçleri hayal ederken, evdeki bulgurdan olma tehlikesi ile yüz yüze geldik.
Bu ülkenin gerçek sahipleri olan bizler; duyarsızlığımız sebebiyle ülkemizin bir yerlerden istendiği gibi yönetilmesi gerektiğini düşünen çevrelerin, yani düşmanlarımızın istediğini yapmış olduk.
7 Haziran'dan sonra karşımıza çıkan tablo; umduklarımıza ulaşmak bir yana, elimizdekilerin çoğunu kaybetmemizin bile an meselesi olduğunu gösterdi.
İnsanımızın sadece yüzde 25'inin oyunu alabilmiş bir parti, milletimizin kahir ekseriyetinin hayati derecede önem verdiği konularda pervasızca taleplerde bulundu mesela. Bunun sebebi de, önem verdiğimiz konulardaki gelişmeleri sağlayan siyasi partiye gereği gibi destek olmayışımızdı. 13 yıldır bu ülkeye hizmet eden kadro tek başına iktidar olma imkanını kaybettiğinde neler yaşandığını hep beraber gördük.
Parlamentodaki diğer partilerin ellerini taşın altına koymaktan kaçınmaları da, bundan sonra olabilecekleri gösterdi...
1 Kasım'da yapılacağı anlaşılan seçimlerde 7 Haziran'daki halin yaşanmaması için, 'zararın önlenmesi, fayda temininden önce gelir' sözünü
unutmayalım, unutturmayalım...

Takvim