SİYASET

Ali Karahasanoğlu : Sorun tarikat değil; dinin kendisi, anlamadınız mı hâlâ?

Tarih
12 Aralık 2022
İzlenme
Kişi
Yazar
Ali Karahasanoğlu

Altılı Masa, Anayasa’dan “haysiyet ve şeref” kelimelerini çıkartmış..

Ne yapmasını bekliyorduk ki?

Biri diğerini “en çapsız dışişleri bakanı”, diğeri de berikini “Hayatım CHP ile mücadelede geçti” diye tanımlarken..

Yetinmeyip, “Stratejik takoz!” diyerek, insanların boyları ile alay edecek kadar hafifleşirlerken..

“Bu iki dudağın arasından, Erdoğan aleyhine hiçbir söz duyamazsınız” diyen, sonrasında ise, ömrü boyunca Erdoğan’a düşmanlık edenlerin bile söylemedikleri sözleri şimdi sarfederlerken..

“Bunlar gerici, bunlar cumhuriyet düşmanı” diyerek suçladıkları dindar insanları, şimdi bir başka “dindar insan”ı devirmek için müttefik ilan ederlerken.

Biri diğerine “Faşist”, diğeri berikine “PKK’lı terörist” derken..

Şimdi bunların hepsi birbiri ile kanka oldularsa..

Anayasa’dan “haysiyet” ve “şeref”i çıkartmayacaklar da, neyi çıkaracaklar?

Konu ne: Anayasa’da düzenlenen “Düzeltme ve Cevap hakkı”ndaki “haysiyet ve şeref” kelimeleri çıkartılmış, altılı masanın yeni teklifinde bu iki kavram yerine “şöhret” kelimesi konulmuş..

Saadet Partili, Gelecek Partili, DEVA Partili hukukçulara soralım..

Tamam mıyız, artık “haysiyet ve şeref” yok.. “Şöhret” var..

“Ünlü iseniz, düzeltme ve cevap hakkı”nız var.. Şöhretli değilseniz yok..

Haysiyetinize saldırı var ise, cevap hakkınız yok.. Şerefinize saldırı var ise, cevap hakkı yok.. Ama toplum nezdindeki tanınırlılığınıza saldırı sözkonusu ise, cevap hakkınız var..

Altılı Masa’nın sadece bu değişiklikteki bilinçaltı bile, sergilenen oyunu bize ifşa ediyor..

Ama önümüzdeki süreçte daha ne oyunlar sergilenecek, hayal bile edemezsiniz..

Onlardan bir tanesini, şimdiden size müjdeleyeyim(!). Gerisini artık siz tahmin edersiniz... 

Müjdeyi Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk veriyor..

Bugün CİMER’e şikayet edilip, “Fikir özgürlüğüdür, Kurumumuzca konuyla ilgili tesis edilecek bir işlem bulunmamaktadır” cevabı verilen konularda, yarın nasıl yasaklamalar geleceği, dernekler-vakıflar hakkında nasıl kapatma kararları verileceği, şimdiden hatırlatılıyor..

6 yaşında kimsenin evlendirildiği falan yok, o iş tümü ile bir iftira ama.. 16-17 yaşında çocuklarınız liseli arkadaşları ile, mahalledeki arkadaşları ile, bugün o otelde, yarın bir bekar evinde geceleri geçirdiğinde hiç kimse karışamayacak ama.. (Bugün de karışamıyor ama..)

Aynı çocuğunuza nikah kıydırmaya kalktığınızda, “18’i doldurması lazım. Yoksa şu şu formaliteleri tamamlamanız gerekir” zorluklarıyla karşılaşmayı da vazgeçtik.. (Ki bugün de o zorluk var.)

Bakın kadınlar, sarhoşların olduğu etkinliklere, kimin kime parmak attığı belli olmayan alkollü etkinliklere, “ben gelmek istemiyorum” deme hakları bile olmayacağını görün de, uyanın..

Saygı Öztürk’ün köşesinde.. Eşinin başını örtmesine tahammül edemeyen ve bunun önlenmesini devletten isteyen zorba kocanın şikayeti, bakın nasıl masumlaştırılarak aktarılıyor:

“Tarikatçı kadının eşinden ibret dolu mektup ve Diyanet’ten, kocaya tarikat cevabı” başlığı ile verilmiş mektup..

Saygı Öztürk, mektubu aktarmadan önce, şu girişi yapmış:

“Tarikata katılmakla bir çok ailenin düzeni de bozuluyor. ‘Menzil – Bir Tarikatın İki Yüzü’ adlı kitabımdan sonra çok sayıda mektup almıştım. Bunlardan birisi, 56 yaşında, 30 yıllık evli, iki kız, bir erkek çocuğu babasıydı. İki kızını gelin etmişti.  Baba, mektubunda bana şunları yazıyordu:”

Bir koca, “Eşim başka erkeklerle dolaşıyor. Akşam eve geç geliyor” dediği an..

“Özgürlük var hemşehrim” diyen ahlaksızlar..

“Boşan kardeşim.. Madem karının başka erkeklerle dolaşmasına razı olmuyorsan, boşan..” diyen ilkesizler..

Bakın, iğrençliklerini nasıl ifşa etmiş oluyorlar..

Sorunun gerçekte 6 yaş falan değil, “6 yaş hikayesi”nin bir senaryo olduğunu ispat edercesine..

6 yaşında değil.. Ellerine yetki geçerse, 50’sini aşmış insanların bile, inandıkları gibi yaşamalarına izin vermeyeceklerini bakın nasıl ispat ediyorlar..

Kendi özgür iradesi ile başını örten bir kadına, bakış açılarını bakın nasıl itiraf ediyorlar..

Şimdi despot kocanın mektubuna geçiyoruz: “Menzil kitabınızı ibretle okudum. Şu anda bu tarikat yüzünden evliliğim bitme aşamasında. Eşim 2004 yılından bu yana tarikata haberim olmadan üye olmuş. En başta kapanmak istedi. Tartıştık, karşı çıktım.”

Ahlaksızlığa bakın.. Kadın evli iken bile, şu erkekle bu erkekle yattığında, “Kimseyi ilgilendirmez. Devlet kimsenin yatak odasına karışamaz.. Zina diye bir suç kabul edilemez. Olsun olsun, koca gidip, boşanma davası açabilir” diyen, başta feministler olmak üzere tüm laikçiler..

Şimdi, bir despot kocanın, eşinin örtünmesine karşı çıkmasını, bir “hak” gibi anlatıyorlar..

Devam ediyor, despot koca: “Çocuklarım çok küçüktü. (Anneleri) Namaza başladı. ‘Namaz Allah’ın emri’ dedik. Ama yine bir tartışmamız tarikat yüzündendi. Tartışma sırasında, ‘boşamaya kalksan bile tarikattan vazgeçmeyeceğini’ söyledi.”

Nerede ise metres tutmayı bile “hak” gibi gören zihniyetin, “Başörtü takmayı ve namaz kılmaya başlamayı” nasıl tanımladıklarını görüyorsunuz değil mi?

Kadınların mağdur olduklarını sürekli dile getirenler, gerçekten mağdur olma noktasındaki bu kadının çaresizliğini, “boşasan bile vazgeçmem” demesini, tarikatleri şeytan gibi göstererek, kadına suçlama bahanesi olarak nasıl kullanıyorlar..

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;