Tiyatroda rol gereği oyunculara makyaj yaparlar. Bir oyuncuya yaralı gibi, öfkeli gibi, derin çizgileri varmış gibi veya benzeri ihtiyaçlar için makyaj yapılır. Çünkü bir oyun oynanacaktır ve oyunda, temsil edeceği karakterin özelliklerini taşıması gerekir. Makyaj ‘öyle imiş gibi’ görünmek için yapılır. Süsleme, olduğundan farklı gösterme ve değişik bir algı oluşturmak için yapılır, bir maskedir.
Gerçek hayatta ise, herkes tercih ettiği bir anlayış ve yaşama biçimine göre davranır ve kendisini haklı gösteren gerekçeleri vardır. İnsanın iki güzelliği vardır; iç ve dış güzellikler. İnsan hayatında hangisini önemser ise ona yatırım yapar. Bizler ailede ve yaşadığımız çevrede değerler ediniriz. İyi ve kötü, doğru ve yanlış nedir, biz bunlara nasıl yaklaşmalıyız ve bunların hayattaki karşılıkları nelerdir? Bunları daha küçükken görerek, duyarak, sezerek kayıtlarımıza alırız. Daha sonra tecrübe ve yeni bilgi donanımları ile zihin bunlara bir form kazandırır. Bizi hareket ettiren ve yürekten bağlayan inancımız ne ise, o çerçevede hareket ederiz. Bu yüzden, her tercih çoğunlukla, o kişiyi kuşatan bir inancın ve değerin eseridir.
İnsanın, değer görme, onaylanma, sevgi-ilgi ve şefkatle muamele görme ihtiyacı vardır. Bunları ailede yeterince almış bir çocuk, bunları dışarıdan dilenmez. Bunlarla hayata daha güçlü adımlar atar. Bizler insan olarak kendimize değer katacak şeyleri yapma eğilimdeyiz. Eğer ilim öncelikli bir değer algısı edinmişse, insan hayatını o yöne kanalize eder. Para ve teknik bir başarı edinmek için yönlendirilmişse, o da onu elde etmek için uğraşır. İnsanlar bunları veya diğer değer verdiklerini elde etmek için, inançlarının müsaade ettiği araçları kullanır. Kimisi bu tarz bir hayata gözlerini açtığı için normal bulur, kimisi kendisini öyle iyi hissettiği için, kimisi daha güzel olup dikkat çekmek istediği için, kimisi de, onay görmeyi hayatının olmazsa olmazı haline getirdiği için dışarıda süslenir ve sürekli makyaj yapar. Çevresindekiler hangi durumda olunca beğenir ilgi gösterirse, hayatını bunu gerçekleştirmeye adar. Çünkü, onay ve beğenilme ihtiyacı çok fazladır. Aileden göremediği sevgi, değer ve onayı dışarıdakilerden karşılamaya çalışır. İlim, zanaat, sanat ve diğer kültürel kazanımlarla kendisini ortaya koyamamışlarsa, bir değer üretememişlerse; onay ihtiyacı bir zaruret olarak ortaya çıkar.
İşte bütün bunlar ve ilâve diğer sebeplerle, insanlar bilhassa dışarıya çıkarken kendilerine ilâveler yaparlar. Aslında her ilâve, insanı biraz kendisinden uzaklaştırır ve bu hem kendisini hem de karşısındakini yanıltır. Bilhassa sürekli ve abartılı makyaj ve diğer suni ilâveler birer maskedir. İçinde, normal haliyle başkalarına göstermek istemediği yüzü saklar. Yapılan ilâveler giderek dokuyu bozduğu ve daha fazlasına mahkûm ettiği için, kişiyi hem güzel ve alımlı görünmenin, hem kendisine sürekli yüzünü cazip halde tutmanın, hem de o malzemelerin tüketim kölesi yapar. Özgür değillerdir. Giderek artık, o maske olmadan kimse yokken bile durmak istemezler çünkü o malzemeler cildi berbat etmiştir.
Bilelim ki, dışarıdaki onay kaynakları her an değişebilir, her an yeni bedeller ödetebilir ve her an onlara ayarlı yaşamayı mecbur kılabilir. Oysa, insanın kendisini olduğu gibi sevmesi, Yaratıcımızdan (cc) dolayı değerli bulması gerekir. ilâveten, insan kendisini başkalarının uydusu olmaktan, tüketim kölesi ve dışarıdakilerin başlarını döndürme aracı olmaktan kurtarmalı. Miş gibi gösteren her şey sahtedir ve yalan söyler. İnsan sadece insan gibi insan olmanın, akıl ve yürek güzelliğinin insanın gerçek süsü olduğunu idrak etmesi durumunda; diğer süslere olan ihtiyaç, güneş çıkınca karanlığın dağıldığı gibi yok olacak ve ihtiyaç olmaktan çıkacaktır.
Diriliş Postası
3 Mart 2018
Hiç yorum yapılmamış
717 kez izlendi
781 kez izlendi
556 kez izlendi
2080 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.