DÜNYA

Nedret Ersanel : Papa’nın kuzuları, kuzuların sessizliği...

Tarih
05 Nisan 2017
İzlenme
Kişi
Yazar
Nedret Ersanel
Uzun zamandır “Avrupa Birliği” ile başlayan cümle kurmaktan sıkılıyorum ama Brüksel'in “sıkışmışlığını” ve Türkiye'nin 16 Nisan'ı ile Hollanda'nın ardından Fransa, Almanya seçimleri aşıldığında ilişkilerin toparlanacağına ilişkin pragmatik beklentinin gerçekçi olmadığını görmek gerekiyor...


Bunun sebebi Avrupa'nın çözülüşü gözümüzün önünde yaşandığı halde inanamayışımızdır. Yarım yüzyıl çaldığınız kapının arkasının boş olduğunu görmek Batı muhaliflerine bile zor gelebilir.

Yüzleşmeyi, diplomatik, politik, ekonomik dengeler/bağlar üzerinden yaptığımızda örümcek ağları yüzümüze yapışır.

'Kök' üzerinden gitmemiz gerekiyor...

“Müslüman'ın kimlik ve sadakat algısı ile diğer dinlerin kimlik ve sadakat algıları arasındaki farkı gösteren çarpıcı bir örnek de uluslararası ilişkilerin yürütülme biçimlerinde görülür. Hristiyanlık dünyasındaki devletlerin başkanları ya da dışişleri bakanları ne Hristiyanlık zirvesi konferanslarında bir araya gelirler ne de içlerinden herhangi bir grup şu ya da bu kiliseye olan güncel veya geçmiş bağlılıkları temelinde toplantı yaparlar”. ('Faith and Power: Religion and Politics in the Middle East', Bernard Lewis, Say: xii, 2010, Oxford University Press.)

Bu genel kural şimdiye kadar çalıştı.

Sonra...

“Papa Franciscus, AB'nin temeli kabul edilen Roma Anlaşması'nın 60. yıl dönümü törenleri dolayısıyla AB liderleri ile 27 üye ülkenin devlet ve hükümet başkanlarını Vatikan'daki Apostolik Saray'da kabul etti. Birliğin 60. yaşına geldiğini, bunun olgun ve kritik bir yaş olduğunu dile getiren Papa, Avrupalı liderlere, bu uzun yılların getirdiği bazı kaçınılmaz hastalıklar olduğunu belirterek, yeni etkili adımlar atmaktan çekinmeme ve kendi yürüyüşlerine devam etme çağrısında bulundu. Konuşmaların ardından Papa, AB ve üye ülkelerin liderleriyle Sistine Şapeli'nde aile fotoğrafı çektirdi”. ('AB liderleri Papa'nın huzurunda', 03/04, AA.)

O fotoğrafları hatırlamayan yoktur. Yani AB ülkeleri bir kuralı yıktılar. Böylesi temel bir kabulün şimdi “aleni” olarak çiğnenmesi, Avrupa'nın dayandığı/sıkıştığı/sığındığı noktayı, kendini güvende hissettiği, “anne karnı”na dönme arzusunu gösteriyor. AB'nin kökü odur. Güvenlerini yitiriyorlar ve korku yükseliyor.

Bizim açımızdan şaşırtıcı bir durum yok; “Gittiler Vatikan'da tüm AB üyesi ülkelerin liderleri, kuzu kuzu orada oturdular ve Papa'yı dinlediler. AB'ye Türkiye'yi 54 yıldır niye almıyorlar anladınız mı? Olay tamamıyla, açık ve net söylüyorum, Haçlı ittifakıdır. 16 Nisan aynı zamanda bu kararı değerlendirme günü olacaktır.» ('Cumhurbaşkanı Erdoğan: AB liderleri kuzu kuzu oturdular Papa'yı dinlediler', 02/04, TRT.)

'Kuzu' ilginç metafor.. Çoban'a (Papa) gönderme yapıyor. 'Sessizlikleri'ne de!

AB'nin siyasi savrulması stratejik bir kıtasal/'kutsal' çöküntü yaratmanın eşiğinde. İşte yukarıdaki olay, kaza yerine konulan ikaz işaretidir.

'Arkasından gidip çarpma' demektir.

STRATEJİK MAFSALLAR...

Yeni ABD yönetimi daha Oval Ofis'e oturmadan üç kritik küresel noktaya yoğun taciz atışları yaptı. NATO, AB ve Çin. Rusya bir noktaya kadar Trump yönetimi tarafından kayrıldı. Yine de eleştiri getirildi. Ukrayna en açık örneğidir.

Hatta denebilir ki, AB ve NATO için söyledikleri Moskova ve Pekin'e yönelik çıkışlarından daha keskindi. Ancak Washington'daki herkesin tehdit algı listesinde ilk iki basamak Çin ve Rusya'ydı. Trump ve ekibi de dahildir! AB ve NATO eleştirileri sadece bu tehditlerle ilgiliydi.

Bugün gelinen nokta; Trump ekibinin yerine biraz daha ısındığı ama hâlâ muktedir olmadığı, açık yazalım Başkanlık makamı dahil risk altında olduğudur.

Fakat, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un gezileri sonrasında; bir, Çin'le ilişkilerde, ABD için politik, askeri, ekonomik tehdit, açık ve nihai hesaplaşmanın mutlak olduğu bu ülkeyle gerilimin şaşırtıcı ölçüde düşürüldüğü noktadayız.

İki, Çin'in ardından Tillerson NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi'ne katıldı ve buradaki temas ve konuşmaları da NATO'nun yeniden kucaklanmasıdır. İttifaka diğer üyelerin daha çok katkı vermesi yönündeki beklentisi caridir ama NATO'nun varlığına yönelik tartışmalara kadar uzanan perde kapanmıştır. (Tillerson'un bu zirvedeki temas ve açıklamaları başlıbaşına yazı konusudur, bakacağız.)

Nihayet 12 Nisan'da Tillerson Moskova'ya gidiyor. Not etmiştik, içeriden bıçaklanmamak için bu ziyaret Ruslardan bile gizli tutulmuştu! Rusya hemen anladı ve Putin'in ağzından, “ABD'den başkası yalan, bekliyoruz” açıklaması yaptı, gidince neler olacak göreceğiz. (Göreceğiz ama Rusya-ABD ilişkilerinin sırrı var. Bu sır, hem Amerikan müesses nizamı hem Beyaz Saray tarafından korunuyor. Onu da yazacağız.)

Peki Avrupa Birliği?

ABD'nin 'bıraktığı' yerde duruyor. Vatikan'da. İngiltere kopmuş, Türkiye koptu kopacak. Baltık'tan Karadeniz'e kadar ABD'nin ilgi gösterdiği ülkeler var ama gerisine Trump'ın cevabı şu; “Merkel'in el sıkışmak istediğini duymadım”!

Bu yüzden-olur olmaz ayrı konu-Cumhurbaşkanı'nın 16 Nisan'dan sonra “idamı da referanduma götürebilirim” açıklamasını içeri okumamalıyız.

Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker ne demişti; “Eğer Türkiye'de idam cezası yeniden getirilirse, bu, AB üyelik müzakerelerinin kesilmesi anlamına gelir”.


Yenişafak
5 Nisan 2017 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;