Türkiye-Amerika ilişkisinin dinamiklerini iyi bilen ve eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun danışmanlığını da yapmış olan Etyen Mahçupyan’ın, 29 Temmuz 2016 tarihli Karar gazetesinde kaleme aldığı yazısı “Darbenin arkasında Amerika yok mu?” başlığını taşıyordu.
Yazı başlığı ile içeriği ters orantılıydı: Bizi 15 Temmuz darbesinin arkasında Amerika’nın olmadığına ikna etmek için akıl yürütmeler yapıyordu.
Yazının en önemli ve bugün için anlamlı olan satırlarında ise hepimizi ortak düşünmeye çağırıyordu; “…Diyelim ki ABD’nin derdi Erdoğan’dan kurtulmaktı ve bunun ancak istikrarsızlık pahasına mümkün olduğunu düşündü. İyi de, bunun için darbe yapmaya gerek yok ki…” Peki neye gerek varmış? Mahçupyan iki maddede onları da yazmıştı.
Birincisi şu: “İktidarın Kürt, Alevi ve laik kimlikler nezdinde gelip dayandığı tıkanma noktaları var ve bu fay hatlarının iç içe geçirilerek kaşınması zaten istenen sonucu verebilir.” Mahçupyan’a göre ikincisi ise şu; “Hele sıkışmış olan ekonominin dış finans kaynaklarını kesecek birkaç adımın da aynı anda atılması durumunda…”
15 Temmuz’un devamı
İşte tam Mahçupyan’ın iki yıl önce yazdığı noktadayız. 15 Temmuz ile başaramadıklarını, “sıkışmış ekonominin dış finans kaynaklarını kesecek birkaç adımın aynı anda atılması” durumu ile karşı karşıyayız. Dikkat ederseniz, “Kürt, Alevi ve laik kimlikler” üzerinden gerginliklerin de başladığını görebilirsiniz. Peki ne oldu da iki yıldan beri tutuklu olan Brunson birden ABD’nin aklına geldi?
Hiç yorum yapılmamış
712 kez izlendi
776 kez izlendi
555 kez izlendi
2078 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.