Osmanlı tarihinde bazı olayların ikilem konusu olduğu tarihçiler tarafından dile getirilse de bu olayların arşivlerde gizli kaldığı veya tutulduğu herkesin malumu. Gerçek tarih ile resmi tarih arasındaki farkın net olarak ortaya çıkarılması ne kadar elzemse bu gerçeklerin nesillere aktarılması da bir o kadar elzemdir demek yanlış olmayacaktır.
Abdülhamid Han’ın ‘Kızıl Sultan’ mı yoksa ‘Ulu Hakan’ mı tartışmalarından nesillerin ne çıkarım yaptığı sorusu tarihi yazan ve bunu aktarana göre değiştiği gibi Cumhuriyetten sonra yapılan araştırmalarında bu konuya yönelik bakış açılarını yönlendirdiği dile getirilebilir.
Yarın 10 Şubat! Sultan Abdülhamid Han’ın vefatının yıl dönümü. Emine Uşaklığil’in ‘Benim Cumhuriyet’im’ adlı eserinde Atatürk ile Nizamettin Nazif Tepedenlioğlu arasında geçen bir konuşmayı [1] anlatırken aslında önemli bir noktaya temas ettiğini görüyoruz.
“Yıl 1937, Bir akşamüzeri Baş Yaver Celal Üner Bey Tepedenlioğlu’nu arar; Dolmabahçe Sarayına davet eder. Tepedenlioğlu M. Kemal’in huzurundadır. Az önce yazdığın yazıyı okudum der Tepedenlioğlu’na, Abdülahamid’i hiç sevmediğin belli… Sevme Abdülhamit’i yine de sevme… Bak çocuk; Senin kuşağın biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı, kişisel kanımı kısaca söyleyeyim, tecrübe göstermiştir ki toprakları üzerinde yaşayan insanların çoğunun durumu kuşkulu ve sınırları yalnız düşmanlarla çevrili bir devlette, Abdülahamid’in yönetimi büyük bir hoşgörüdür. Hele bu yönetim 19. yy’in son zamanlarında uygulanmışsa…”
Aslında durum net olarak ortadadır, Emine Uşaklığil’in yaptığı değerlendirmeyi de buraya koyacak olursak; Mustafa Kemal, Abdülhamid hakkında oluşturulan resmi tarihe pek de itibar etmemektedir.
İstibdat dönemi olarak nitelendirilen bir zaman diliminin ve o dönemin şartları için uygulanan bir yönetim şeklinin Atatürk tarafından hoşgörü olarak nitelendirilmesi, sonradan oluşturulan resmi tarih ile gerçekler arasındaki farkın ne kadar derin olduğunu gözler önüne sermektedir diyebiliriz. Abdülhamit Han hakkında hala resmi tarih söylemi ile zamanın koşullarını ve dış unsurların yaptıklarını hesaba katmadan gerçeklerden uzak bir şekilde yapılan tespit ve yorumların yıllardır hala aynı olumsuzlukları taşıması aslında bazı gerçeklerin görülmek istenmemesinden kaynaklanıyor.
Her ne kadar böyle olsa da bazı gerçekler sıkı bir Cumhuriyet taraftarı ve Cumhuriyet Gazetesi’nin uzun yıllar patronluğunu yapan Yunus Nadi’nin torunu olan Emine Uşaklığil tarafından yazıya dökülüp yeni kuşaklara aktarılıyor. Yukarıda olduğu gibi!
[1] Emine Uşaklığil. ‘Benim Cumhuriyet’im’, Everest Yayınları, 2011. İstanbul. S, 172.
yazının kaynağı
YORUMLAR
710 kez izlendi
776 kez izlendi
555 kez izlendi
2078 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.