GÜNCEL

Fehmi Koru : Yanlış anlaşılmasın... Sözüm Cemaat’e...

Tarih
26 Aralık 2014
İzlenme
Kişi
Yazar
Fehmi Koru

26 Aralık 2014

BÜTÜNÜYLE “savaş” üzerine okuyup düşünmeye adadığım saatlerden sonra, “koltuk stratejisti” sıfatını fazlasıyla hak ettiğimi sanıyorum. Sun Tzu’dan Makyavelli’ye ve günümüzün ünlü savaş taktisyenlerine kadar yüzlerce uzmanı okuyacağınıza, benim “hap” kolaylığında sunduğum amatör değerlendirmelerim ne güne duruyor...

Savaşlar, savaşan tarafların dar alanda yoğunlaşmalarını getirir. Büyük fotoğrafa bakamaz olur savaşan taraflar; daha çok o anki muharebeyi kazanmanın derdine düşerler. Bu yüzden, gün gelip savaş sona erdiğinde, ilk günkü beklentilerden çok farklı bir tablo ortaya çıkar.

Çoğu kez vahim bir tablodur bu...

Adolf Hitler sonunda intihar etmesini gerektireceğini bilse, Stalingrad’a saldırır, anlamsız Rusya cephesini açar mıydı?

Doğru, bize ne elin Hitler’inden; öyleyse bizden bir örnekle ne demek istediğimi anlatmaya çalışayım: Türkiye’yi Birinci Dünya Savaşı’na sokan İttihatçı kadro, bununla içte ve dışta güç artırmayı planlıyordu; sonunda koca bir imparatorluğun kaybedileceğini, kendilerinin iktidardan düşeceğini ve kararın altında imzası bulunanların bir yerlerde serseri kurşunlara hedef olacağını herhalde hesap etmemişlerdi.

Hesap etmedikleri başlarına geldi.

Genellikle savaşlar, onları çıkaranların ilk elde yaptıkları hesaplara göre gelişmez; araya başka eller girer, başka eller girmese de kendi saflarında yer alanların çıkarları farklılaşır; ne olursa olur, hesaplar şaşar...

Rezillenmek de cabası... Zamanında durmasını bilse ve elindekiyle yetinseydi Hitler, bugün dünyamız nasıl şekillenmiş olurdu, hiç düşündünüz mü? Veya, “Birinci Dünya Savaşı patladığında iktidarda Alman yanlısı İttihatçı kadro değil de farklı eğilimden birileri bulunsaydı ya da İttihatçılar savaştan uzak dursalardı, o savaş bizim için nasıl bir anlam kazanırdı?” sorusu üzerinde fikir yürütmeyi denediniz mi?

Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı’yı bitirdi; içinde yer almaya karar veren İttihatçı kadroyu rezillendirdi.

Savaşmayı göze alanlara bir “koltuk stratejisti” olarak önerim, sonunda ele güne karşı mahcup olmalarını getirecek büyük yanlışlıklardan kaçınmaya gayret etmeleridir. Bunun da yolu, o anda içinde yer aldıkları muharebenin ötesini -büyük tabloyu- düşünmekten geçiyor.

Taraflardan biri ölüm kalım mücadelesi verdiği inancıyla, beri tarafı zora düşürmek amacıyla, şu anda sürdürülen savaşı uluslararası zemine taşımayı uygun görmekte. Bir yandan içeride düne kadar kendisine selam vermeyen, yarın da vermeyeceğini şimdiden ilan edenlerle günlük ittifaklar oluştururken, diğer yandan yurtdışındaki Türkiye’nin dostlarını tahrik etmeye, düşmanlarının devreye girmesini sağlamaya çabalıyor.

Başarılı da oluyor... Herhalde değerlendirme yaparlarken memnuniyet duyuyorlardır.

Duymasınlar...

Savaşta karşı tarafı oluşturanlar da onlar gibi dar bir açıdan olaya yaklaştıkları için, günü kurtaracak tedbirler alıyor ve bu da ülkeyi yörüngesinden saptırma tehlikesini gündeme taşıyor. Günübirlik tedbirler ülkeye korse giydirmeye benziyor; ayıbı saklıyor belki, ama deformasyonu ortadan kaldırmıyor.

Yurtdışındaki geleneksel müttefiklerin gelişmeler yüzünden ülkeyi topa tutan yaygaraları, bunu sağlayan cepheyi bir anlığına rahatlatıyor olabilir; ancak bunun getireceği yoldan çıkmanın ülkeye maliyetini düşünüp şimdiden yas tutsalar yeğdir...

New York Times’ta köşe yazarı da olan Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman geçen gün “Savaş daha fakir ve daha zayıf kılar, sonunda kazansan bile” diye yazdı.

Elbette ABD için yazıyordu bunu Krugman...

Ben ise Cemaat için bu uyarıyı yazdım.

Habertürk

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;