BAŞKAN Erdoğan'ın ABD'ye yapacağı ziyaretle ilgili "İPTAL" iddiası ortaya atıldı. Klavyenin başına geçtiğim sırada hala bir "YALANLAMA" gelmemişti. Başkan Erdoğan yıllar sonra IRAK'a gidiyor, Alman Cumhurbaşkanı İstanbul'a geliyor, İsrail-İran gerginliği devam ediyor, kutuplaşma, kamplaşma yerel düzeyde de küresel ölçekte de tüm hızıyla sürüp gidiyordu.
İnsanlarımız ülkenin gerçek KOD'larını bilmiyordu.
Okullarda üniversitelerde de okutulmuyordu.
Aslında SAVAŞIN KİMLER arasında olduğunu ıskalayıncayani ilk düğme yanlış iliklenincegeriye kalan, bize düşen KAOS'tu. Yıllardır "Türkiye asılsavaşta doğru ve kazanan taraftaolmalı" diye yazıyorum. İsimlerinolayların inanın bu denklemdepek bir önemi yok. Kararlar entepede verilir ve hayata geçirilir. İKİ AKIMA İKİ MERKEZE YAKIN durarak kimin GELECEĞİ göreceğini hesap ederek yürünmeli. Siyaset budur.
Tabii bence...
Açalım...
28 Mayıs akşamı seçim sonuçları açıklanınca Erdoğan'ın tekrar kazandığı anlaşılınca, MHP lideri Devlet Bahçeli çok önemli bir iki cümle ile ekranların karşısında yer aldı. Bahçeli'nin o gece "Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir. Öyle gözüküyor.
İnşallah Türkiye değişmez" demesi dikkat çekti.
Başkan Erdoğan'ın IRAK'a gitmesi, PKK'NIN TASFİYEEDİLMESİ, KALKINMA YOLU'nun HİZMETE GİRMESİ ve en önemlisikalıcı olarak Mehmetçiğino bölgelere yerleşmesikağıt üzerinde öne çıkanbaşlıklardı. Bölge KÜRESEL BİLEK GÜREŞİNİN anamerkezlerindendi. ABD iki kezasker yollamış ve dengeler halason şeklini almamıştı. ŞimdiTürkiye ağırlığını koyuyor veyeni sayfa açılıyordu. Yeni rolalıyordu...
Tam da bu zaman diliminde Diyarbakır SUR'da Atatürk ve Erdoğan'ı hedef alan sözler duyuluyordu. Bunun üzerine MHP lideri Bahçeli, "DEM Parti hakkında kapatma davasının açılarak bölücü milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, müfettiş görevlendirilmesiyle oyalanmaktan ve zamana oynamaktan vazgeçilmesi tarihe, ecdada, vatana ve millete namus borcudur" ifadelerini kullanıyordu.
Bu çıkış hem içeriyi hem bölgeyi ilgilendirmekteydi!
Bahçeli ayrıca ABD'deki toplantılar sırasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için "yerel halk" ifadesini kullanan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e isim vermeden sert tepki gösterdi. Bahçeli, "Türk milletini 'yerel halk' ifadesiyle değersizleştirmeye hizmet eden müfsit zihniyetin son günlerde maruz kaldığımız skandalların asal sorumlusu olduğunu hiç kimse inkar edemeyecektir" çıkışına imza attı. Bunlar akılda tutulması gereken notlardı...
Devam...
İçeride isim isim olay olay parti parti sermaye sermaye bakıldığında biraz arka plan okuma beceriniz varsa, Türkiye'nin bağrında ABD ile İngiltere'nin öteden beri gelen mücadelesini görmek zor değildi. Darbelere, cuntalara, finansal operasyonlara geri dönecek değilim. Bu yazılı olmayan kuraldır! Ve bilinmeyen de budur. Bu ıskalandığı için analizler sağlıklı ve doyurucu olmuyordu! Geçtiğimiz hafta birkaç yazıda 17-25 ARALIKOPERASYONLARININ KÜRESEL tarafına dikkat çekip asıl neden "TÜRKİYE-İRANYAKINLAŞMASINI engellemekti" diye not düştüm.
İsimlerin inanın bir önemi yok.
Olmaz da... DENGE ve büyük mücadeleye odaklanılmalıydı!
İngiltere İKİNCİ Dünya Savaşı'nda imparatorluğunun anahtarını ABD'ye verdi, vermek zorunda kaldı. Büyük akılla inşa edilmişti egemenlikleri...
ABD "Ya verirsiniz ya da Almanlar'ın sizi boğmasını izlerseniz" dedi. Geldi aldı. Bu dünya tarihindeki en büyük DEVİRTESLİMDİ. NET!
Bu tüm dengelerle birlikte dünyanın değişmesi anlamına geliyordu. SAVAŞ sırasında birkaç önemli zirve yapıldı. Roosevelt- Churchill-Stalin arasında. YALTA gibi önemli olan TAHRANKONFERANSI'ydı. İran öteden beri İNGİLTERE'ye yakındı. Paylaşımda düştüğü yer orasıydı.
O nedenle de günümüzde ÇİN'e hizmet vermekteydi. Yani asıl patron İngiltere'ye...
Çin'in enerji kartı olarak sahne alıyor, ekonomisini büyütmesine önemli destek veriyordu. Öte yandan ABD orta yolu bulmaya çalışıyor yine de gerginlik kazanan taraf oluyordu. İsrail de bunun dışa vurulan adresiydi. 7 Ekim HAMAS saldırısı milattı. Çok yazdım. Çok şey değişecekti. HAMAS üzerinden bakıldığında bile Türkiye ile İran'ın aynı yerde olduğunu tespit etmek zor değildi.
İki ülke kendi arasında gerilim alanları barındırsa da HAMAS'ta ortaklık ittifak vardı. Bu doğrudan ABD'ye karşı adımdı. 17-25 Operasyonlarında nasıl Türkiye İran yakınlığı istenmiyorsa burada da durum aynıydı. İki ülke yan yana geldiğinde kazanan ve büyük oyunu kuran İNGİLTERE oluyor, ABD ORTA DOĞU'da zorlanıyordu. Ankara-Tahran ayrışması elzemdi! Kim için?
Washington için... HAMAS-İSRAİL savaşı, İsrail-Filistin Savaşı- Hizbullahİran'ın misilleme yapması aslında Londra'nın Washington'a uyarısıydı. İmparatorluğunu geri istiyor Orta Doğu'yu merkeze koyuyor ve TÜRKİYE-İRANYAKINLIĞINI OLMAZSA OLMAZ GÖRÜYORDU!
Kendi oyun biçimi açısından...
ABD de bunun tam tersi politika izliyordu. Türkiye'yi SÜNNİBLOK'un büyüğü olarak öne çıkartmak, İsrail'le sorunsuz ilişki güdülmesini sağlamak, ARAPLİGİ'ne de ABİLİK yapılmasının önünü açmak öncelikleri arasındaydı. İRAN doğal olarak İNGİLTERE'den dolayı "ÖTEKİ" oluveriyordu.
Bu savaş "TEK EGEMENİN" kim olacağı sorusunun cevabınıda içermekteydi. ABD devammı edecekti, İngiltere geri migelecekti? İşte bu derin vebüyük savaş burada da olaylardaisimlerde partilerde seçimlerdesermayede istihbaratta bölge vedünya ile ilişkilerde asıl belirleyiciolandı. HER İKİ TARAFIN daburada çok önemli sayıda vücutbulduğu koordinat vardı. Partilerinhepsi buna dahildi! Aktif olaraksiyasette olanlar ve dışarıdankatılanlar da dahil...
Erdoğan'ın ABD ziyareti, Devlet Bey'in tepkileri, IRAK'la yeni sayfa açılması, İsrail'in bölgede tansiyonu zıplatması...
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.