Asker-bürokratgazeteci- büyükelçisiyasetçi kim varsa izledim... İdeolojik kalıplar, ezberler, sloganlar bolca kullanılıyordu. Dünya genelinde de böyleydi. GERÇEKTE NE OLDUĞUNU ANLAMIYORDUK " />
İRAN'IN gece yarısı başlattığı saldırılarla İsrail'e yolladığı 200 füzeden sonra televizyonların karşısına geçip "kim ne diyor" diye bakmak istedim. Hemen hemen tüm kanalları gezdim.
Asker-bürokratgazeteci- büyükelçisiyasetçi kim varsa izledim... İdeolojik kalıplar, ezberler, sloganlar bolca kullanılıyordu.
Dünya genelinde de böyleydi. GERÇEKTE NE OLDUĞUNU ANLAMIYORDUK!
Anlamadığımız için de anlatamıyorduk! Yaklaşık 3 yıl önce NASA'nın Perseverance adlı keşif aracı 7 ay süren yolculuğun ardından başarılı şekilde Mars'a indi. 480 milyon kilometrelik yolculuğun ardından... NASA'nın canlı yayınladığı tarihi inişte saatte 21 bin kilometre hızla kızıl gezegene yaklaşan araç, dev bir paraşüt sayesinde yavaşlatıldı.
Florida'daki Cape Canaveral İstasyonu'ndan 30 Haziran 2020'de fırlatılan Perseverance, Kızıl Gezegen'den gönderdiği ilk mesaj ve fotoğrafta "Selam, dünya.
Sonsuz evime ilk bakışım" dedi.
Perseverance, MARS'ı çözmek için oradaydı. Elementleri atomları inceleyecek bilgiyi DÜNYAYA yollayacaktı. Görevlerinden biri de Jezero Krateri'ni incelemekti. NASA bu noktada heyecanlıydı.
Çünkü adamlar SALDA GÖLÜ ile MARS'taki kraterarasında benzerlik olduğunudüşünmekteydi. Yavaşlarken 21bin km. hız yapan KEŞİF aracı40 bin km. hızla 7 ay boyunca yolalıyordu! Düşünün! Bu hız nasılyapılıyordu? Yakıtı neydi? Nasıloluyordu da iletişim kopmuyordu?
Bu hızla nasıl parçalanmadan inebiliyor, araştırma yapıyor ve bunları NASA'ya yolluyordu?
Dünyadan nasıl komuta ediliyordu?
İnanılmazdı... Konu MARS değildi elbette... Ben BİLİMSEL OLAYLARI yöneten aklın siyasiolayları yöneteceğini ve bunukusursuzca yapacağına inanırım.
AKIL ortada çünkü... Bizler Dilan Polat'la, Fenerbahçe'nin transferleriyle, Mourinho'nun oyun planıyla, sloganlarla, tezahüratlarla uğraşırken dünyanın bir başka yerinde bunlar oluyordu! Ülkemizi korumak ve güçlü kılmak için de karşıdaki adamlar kadar akıllı olmak şarttı. Dünyada iki tür DEVLET AKLI vardı. Biri DÜŞÜNEN UYGULAYAN veSONUÇ ALAN... Diğeri ise olan biteni anlamaya çalışan, anladığı kadarıyla tavır alan... Biz ikinci kısımdaydık... HAMAS-İSRAİL-HİZBULLAH üzerinden sahneye konulan KURGU, DÜŞÜNEN bir aklın elde etmek istediği sonuçlarla ilgiliydi. Nereden bakarsanız bakın günün sonunda TÜRKİYE işin içinde, merkezinde olacaktı. POZİTİF ya da NEGATİF olarak.
Bundan kaçış yoktu. KURGUNUN sahibi Amerika'ydı. Kendi çıkarları için, kendi egemenlikleri için, senaryo yazıyor ilgili devletlere de rol veriyordu. Şu ana kadar herkes tıkır tıkır rolünün gereğini yapıyordu... Rusya'nın UKRAYNA'ya dalması BÜYÜKOYUNUN en önemli hamlesiydi... BUNU UNUTMAYIN!
İsrail'in acımasızca, vahşice ilerlemesini HAMAS'a, HİZBULLAH'a, İRAN'a verdirdiği zayiatları anlamaya çalışalım...
Bu bir EMİRLE yapılıyordu.
Dünyada ve ORTADOĞU'da var olan dengenin terk edildiğini ilan etmek için KATLİAMLARA izin çıkıyordu. Masum çocuklar kadınlar ölüyordu. Dönüp bakan yoktu... Karaya vuran bir balina için dünyayı ayağa kaldıranlar ortada yoktu. 7 EKİMHAMAS saldırısıyla beraber işin rengi değişti. Amerika YENİDENGE için hız yapma kararı aldı. Burada İsrail de HAMAS da HİZBULLAH da İRAN da asla ve kat'a ÖZNE değildi.
Olamazdı. İç içe geçmiş halkalarla sonuca gitmek isteyen bir akıl vardı. Bu akıl, ÇİN'le mücadele ediyordu. İRAN değildi mesele. ÇİN yüzünden dayak yiyen bir TAHRAN rejimi vardı sahnede.
Yaşananların çok kısa özeti budur!
Açalım... Açık sözlü oluşunu çok sevdiğim MACRON yine ALMANYA'ya gitti.
Dördüncü ziyaretti bu.
Macron'un Berlin ziyareti, İran ve İsrail arasındaki gerilimin tırmandığı çok hassas bir döneme denk geldi. Ya da bu dönemde olması istendi! Fransız lider Avrupa Birliği'nin çok tehlikeli bir durumda olduğunu, tek pazarını derinleştirmediği ve üye ülkeler arasında sürtüşmelere neden olan parçalanmayı çözmediği takdirde "ölebileceği" uyarısında bulundu. "BİRLİK sıkıntıları görmezse 5-10 yıla kalmaz KURTARMAPLANLARI yapmak durumunda kalacağız" dedi. Bir süre önce SÜPER MARIO da rapor hazırlamış AVRUPA'nın kalbine yollamıştı. AVRUPA MERKEZBANKASI BAŞKANLIĞI da yapan Mario Draghi raporunun bir yerinde "Son 50 yılda piyasa değeri 100 milyar EURO'nun üzerinde olan tek bir Avrupalı şirket bile kurulmadı. Buna karşın piyasa değeri 1 trilyon EURO'nun üzerinde 6 AMERİKAN şirketinin tamamı bu süre zarfında kuruldu..." notu düşüyordu.
Rusya'nın UKRAYNA'yı işgaline geniş yer ayırıyor içine düştükleri ENERJİ DARBOĞAZI'nı aktarıyordu. Amerika, AVRUPAile ÇİN'İ ORTADOĞU'da da sınırlamak, enerjiye ulaşım yolunu kapatmak istiyordu. Bu nedenle HİNDİSTAN'dan AVRUPA'ya koridor istiyor, PETROL-GAZ üreticilerini proje kapsamına alıyor, kontrolü ele geçiriyordu. ÇİN için de tek seçenek olarak RUSYA'nın kalmasını istiyordu. İRAN bu nedenle hedefti. Çin'in İRAN'la olduğu gibi ORTADOĞU'da ilişkilerini geliştirmesi en zayıf kası olan enerjiyi güçlendirmesi, zamanla rakipsiz kalması anlamına gelecekti. Yani hem AVRUPA hem de ÇİN enerji kartıyla vuruluyordu. Çin'in başka sorunları olsa da...
Amerika İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra gücü kimdenaldı? Elbette İNGİLTERE'den.
Bunu devretmek istemiyor.
Rusya en gizemli ve gizli ortağı! ENERJİ KARTI üzerinden paylaşım içindeler. NÜKLEER güç de bonus! RUSYA korkusu AVRUPA'yı Washington'un kucağına atıyor, ÇİN'İ de PARİS-BERLİN hattından uzaklaştırıyordu.
Amerika KURTARICI olarak HİNDİSTAN'ı kendine bağlıyor sonra da bunu KÖRFEZ üzerinden İSRAİL üzerinden AVRUPA'ya aktarıyordu! HAM MADDE-ENERJİ-ÜRETİM-PARA-SİLAH eksenindeki gelişmeler istedikleri gibi oluyordu. EN önemli iki rakiplerini de kontrol eder hale geliyorlardı. PLAN buydu. İsrail paravandı. Figürandı.
Ancak rolünü gönülden yerine getiriyordu! Hatırlayın! Türkiye, HAVA SAVUNMA SİSTEMİ konusunda değişik ülkelerle görüşüp sonuç almak istiyordu. Çin "Gelin sizin ülkenizde ortak üretelim. Teknolojiyi de sizinle paylaşayım" dedi. KOBANİ olayları patladı! Amerika, İRAN'ın ORTADOĞU'da Şİİ ekseniyle güç toplamasını istemiyordu.
ARAPLAR ise hiç! Ankara dün de yazdığım gibi İRAN ile yakınlaşmayı sorun olarak değerlendirmiyordu. İRAN demek aynı zamanda ÇİN demek, Pekin- Londra arasına döşenen İPEKYOLU demekti. O akıl demekti. İSTANBUL HAVALİMANI da İPEK YOLU için güzel birörnekti. Türkiye'nin eğiliminigösteriyordu. Bu da Amerikaile olan tüm ilişkilerde ENERJİ birikmesine neden oluyordu.
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.