Sesli Makale

8 Ekim 2015

Tartışılıyor, konuşuluyor ve bizler de izliyoruz… Kimi bir “tavır değişikliğinden” bahsediyor, kimi Bahçeli’yi eleştirerek “çarkçı” yorumunu yapıyor, kimisi de gelişmelere bakarak, 1 Kasım sonrası senaryolar üretiyor…

Çünkü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir açıklama yaptı:
“1 Kasım’ın, 7 Haziran’ın tekrarı olması halinde hiç kimse kaygılanmasın. Böyle bir durum karşısında MHP, PKK uzantısı HDP’nin dışındaki her partiyle 4 ilkesi saklı kalması kaydıyla iktidar kurmaya ve iktidar olmaya vardır. Bunu da şimdiden ilan ediyoruz.”
Tartışılıyor, üzerinde yorumlar yapılıyor yapılmasına da…
Bu sözlerde yeni bir unsur yok bence. MHP, dün neredeyse bugün de orada duruyor. İlle de “Ne oluyor?” sorusu sorulacaksa, konuya “Bahçeli niye bağırıyor?” noktasından yaklaşılabilir.
Ama bu da şaşırtıcı değil…
Devlet Bey, zaten genellikle öyle yapıyor, hep bağırıyor. “Koalisyona yokuz” derken de öyle yaptı, “Erken seçim” derken de, ardından “Seçim gündemimizden düşmüştür” açıklamasını yaparken de…
Belli ki bağırarak söylediği sözlerin daha etkili olacağını düşünüyor!
* * *
Bana göre, Devlet Bahçeli bu sözlerle seçim öncesi bir manevra yaptı. Çünkü adı “hayırcıya” çıkmıştı. Bir yandan Başbakan Davutoğlu, diğer taraftan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu tarafından eleştiriliyordu. “Hayır siyaseti güttüğüne” dair eleştiriler, kendisini 1 Kasım’da sıkıntıya sokacaktı.
Yaptığı manevranın sebebi budur! Ancak, o manevra kendisine bir arpa boyu yol katettirmemiştir. Sarf ettiği sözlerle yine aynı yerde olduğunu göstermiştir.
Bahçeli’nin “Hiç kimse kaygılanmasın” sözlerinin dışında söylediği yeni bir şey yok ki! AK Parti ile masaya oturduğunda da “4 şart” diyordu, bugün de. O tavır, dün koalisyonun önünde engel oluşturduğuna göre, belli ki yarın da oluşturacak!
Bahçeli’nin birinci şartı, Anayasa’nın ilk 4 maddesinin değiştirilmemesi. Peki değiştirmek isteyen var mı ki bunu söylüyor? Tabii ki hayır, sadece bir algı oluşturmaya çalışıyor. Türkiye’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu, Cumhuriyetle idare edildiği ve bölünmez bir bütün olduğuna itiraz eden mi var? Olmasa da MHP siyaseten “birinci şartım bu” diyerek, kendisini farklı bir yere koymaya çalışıyor!
İkincisi “Çözüm Süreci sonlansın” diyor. Eğer “terörle mücadelede kararlılıktan” söz ediyorsa, orada da sıkıntı yok. PKK, kuruluşundan bu yana en büyük darbeyi yiyor.
Sıkıntı, üçüncü ve dördüncü şartlarda. MHP, “Rüşvet ve yolsuzluk iddialarının 17-25 Aralık kapsamında yeniden ele alınmasını” istiyor. Paralel Yapı ile aynı noktada buluşuyor. AK Parti ise, 17-25 Aralık’ı “demokrasiye darbe” olarak görüyor.
MHP, dördüncü şart olarak Cumhurbaşkanı’nın konumunu ileri sürüyor. Bahçeli’nin sözleri ortada, Erdoğan’ın “Bir fanus içine hapsedilmesini” istiyor. AK Parti ise, Cumhurbaşkanı’nın anayasal yetkilerini kullanmasını savunuyor.
Üstüne üstlük, bir hükümetin Cumhurbaşkanlığı makamına savaş ilanıyla işe başlaması kaos demek! Bunu en iyi Bahçeli’nin bilmesi gerekiyor. Çünkü Başbakan Yardımcısı olduğu 57. Hükümet döneminde Cumhurbaşkanı Sezer ile ortaya çıkan çekişme, bu ülkeye büyük bedeller ödetti. Peş peşe iki ekonomik kriz yaşadık. Birkaç gün içinde hep birlikte fakirleştik.
Üstelik bugün Beştepe’de arkasında yüzde 52’lik halk desteği olan bir Erdoğan var. Bugün aynı tablonun ortaya çıkması, kelimenin tam anlamıyla bir felaket olur.
Hâlâ direndiğine göre, Devlet Bahçeli ya bunun farkında değil ya da “Ne pahasına olursa olsun savaş” diyor. AK Parti’nin böyle bir savaşı kabul etmesi mümkün olmadığına göre, iki parti arasında koalisyon kurulamaz.
Durum bu olunca…
Ben Bahçeli’nin “kimse kaygılanmasın” sözlerini, “Kaygılanmayın, aynı yerdeyim, geri adım atmadım ve hayır siyasetini sürdürüyorum” olarak okuyorum.
* * *
Yazmasam olmaz, Ankara’da muhteşem bir fuar var…
Atatürk Kültür Merkezi’nin açık alanında açılan bu fuar, emsallerinden çok farklı. Orada, Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde mahkûmların ürettiği el emeği, göz nuru ürünler sergileniyor. 110’un üzerinde cezaevinin katıldığı bu fuarda, yiyecekten içeceğe, giyimden mobilyaya kadar ne ararsanız var. Hani “iğneden ipliğe kadar her şey” derler ya, aynen öyle. Üstelik fiyatlar da çok uygun.
Dün Adalet Bakanı Kenan İpek ve Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Enis Yıldırım ile fuarı gezdik. Ben çok etkilendim, size de tavsiye ederim.

Akşam