Sesli Makale

Başka bir işe yaramadı.

Tabii, Nazlıaka’yı partilerinden ihraç eden CHP’liler “vay be” diyerek, hayıflanmış olabilirler. Belki de “Biz o kadar çalıştık, çabaladık, kadın bir kelepçe eylemiyle bütün yaptıklarımızı geride bıraktı” diye dertlenmişlerdir. O, ayrı bir tartışma konusu.

İster inanın, ister inanmayın, Aylin Nazlıaka şimdi o kelepçeyi koluna MHP’liler için taktığını söylüyor.

Nazlıaka’nın ifadeleri aynen şöyle:

-Birçok MHP seçmeni beni aradı. “Biz cumhuriyetimize sahip çıkıyoruz. Bu rejim değişikliği ülkemizin üniter yapısını bozacak. MHP milletvekillerine ‘hayır oyu verin’ diyoruz, ama dinletemiyoruz. Lütfen sesimiz olun” dediler.

Aylin Nazlıaka devam ediyor:

-Ben de kürsüye kendimi kelepçeleyip, MHP Genel Başkanı’na ve milletvekillerine “Evet derseniz, tarihe kara bir leke olarak geçersiniz. Hayır derseniz tarih yazarsınız” dedim. Şaka gibi…

CHP milletvekilliği döneminde bu ülkeye savaş açan bölücü sol unsurlarla aynı eylemler içinde boy gösteren Nazlıaka, MHP’ye “üniter devlet dersi” vermeye kalkmış.

Onlara, “Evet derseniz, tarihe kara bir leke olarak geçersiniz” diyecek kadar da haddi aşmış.

“Densizlik” dedikleri böyle bir şey olsa gerek! Nazlıaka, hem MHP’yi hiç tanımıyor ve bilmiyor, hem de herhalde ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Kaş yapayım derken göz çıkarıyor.

Bir taraftan MHP’liler adına bir eylem gerçekleştirdiğini söylerken, farkında olmadan onlara hakaret de ediyor. Hareketin manevi lideri Alparslan Türkeş’in hatırasını ayaklar altına alıyor. Belli ki, okumamış, araştırmamış, O’na Alparslan Türkeş’i anlatan da olmamış. Yoksa, Başkanlık Sistemi’ne geçişe evet denilmesini “kara bir leke” olarak değerlendirmezdi.

HHH

Alparslan Türkeş, Başkanlık Sistemi’ni, Türkiye’nin “kurtuluş reçetesi” olarak görürdü. Her fırsatta da gençlere anlatırdı.

Bu bir.

Sadece anlatmakla kalmadı. Bunu defalarca yazdı. Mesela altında imzası bulunan Temel Görüşler isimli kitapta, aynen şu ifadeler yer alır:

“Çağımız, kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Türk Milleti, dünya imparatorlukları kurduğu devirlerde bunu uyguladı. Bu, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkün. Tarih ve töremize uygun olarak Başkanlık Sistemi’ni savunuyoruz.

Bu iki.

Mesela 1970’li yıllarda ülkücüler geniş bir kampanya başlattılar. Ekipler oluşturuldu. Cadde ve sokaklara, dağa taşa şu slogan yazıldı:

“Tek Meclis, Tek Başkan.”

Bu da üç.

İşte bizim en büyük sıkıntımız: Bilmiyoruz, ama bilmediğimizi de bilmiyoruz. Okumuyoruz, araştırmıyoruz. Maalesef milletvekili seçilip, Parlamento’ya giren isimlerin bazıları bile bu durumda. Yaşadığımız en son örnek de Aylin Nazlıaka.

MHP’yi bilmiyor, tanımıyor, ama MHP’lilerin sözcülüğüne soyunduğunu söyleyebiliyor!

HHH

Nazlıaka örneğinden yola çıkarak, şunları söylemek mümkün:

Mesela bu ülkede Atatürk’ün hiç tanımayanlar, O’nun adına ahkam kesip, “Atatürkçü” geçiniyor.

Hayatında bir tek fidan dikmeyen insanlar “çevreciyim” diye ortaya çıkabiliyor. Bunların içinde domatesi ağaçta yetişir sananlar bile var.

Ayrıca, ömrü boyunda onlara bir dilim ekmek vermeyen kitleler, iş istismara geldiğinde “hayvan hakları savunuculuğuna” soyunabiliyor.

Algı operasyonları, şovlar, gerçeklerin çarpıtılması ve garipliklerle geçiyor günlerimiz. TBMM’de kabul edilip, referandum yoluna giren anayasa değişikliği teklifiyle ilgili bazı çevrelerin ortaya koyduğu tavır ve davranışlara da bu gözle bakmak lazım!

Akşam
26 ocak 2017