***
Iraklılarla konuştuğunuzda size söyleyecekleri tek söz vardır. ‘Biz dünyanın en uzun savaş altında kalan ülkesiyiz’ derler. Bunu söylerken de ülke içindeki iç çatışmaları saymazlar bile. Onlar 1980’de başlayan Irak-İran Savaşı’nda kalmışlardır. Sekiz yıl süren savaşın sonunda bu kez Kuveyt’in işgalini daha sonra 1991’de başlayan ve 2003’e kadar süren ambargoyu ve hergün bombalanan bir tesisi seyretmiş bir halktır. Bu nedenle de bir süre sonra neden ve sonuç ilişkisini çoktan kaybetmiştir. Bu yüzden de 2003’te gelen işgal kuvvetlerini Saddam’dan kurtaran olarak karşılayabildiler. Askerler Bağdat’ta Saddam’ın heykelini yıktıklarında ayaklarından çıkardıkları terlikle heykeli dövdüler. Demokrasi getirmek için geldiklerini söyleyenlerin sözlerine inandılar. Çünkü savaşın ismini öyle koymuşlardı, “Irak ‘ı özgürleştirme operasyonu”... Onlar da özgürleşeceklerini düşünmüşlerdi.
***
Şimdi yıllar önce yazdığım bir yazıdaki konuyu tekrar hatırlatmakta yarar var. Brezilyalı bir tarih hocası öğrencilerine Kristof Kolomb ile ilgili bir kompozisyon hazırlamalarını ister. Öğrenciler de ödevi hazırlayıp bir hafta sonra hocasına teslim ederler. Sıra notların açıklanmasına geldiğinde bir öğrencinin düşük not aldığı görülür. Öğrenci hocasına itiraz eder ve neden düşük not aldığını sorar. Hoca bilge tavrıyla başlığı gösterir, “Amerika’nın Keşfi”.
‘Sen başlangıçta hata yapmışsın’ der. ‘Sen Brezilyalı bir öğrenci gibi değil İspanyol bir öğrenci gibi bir başlık atmışsın. Bizi kimse keşfetmeye gelmedi zaten biz burada yaşıyorduk. Bizi keşfetmeye gelenler bir kıtayı yağmaladılar. Yanlarında getirdikleri hastalıklar nedeniyle milyonlarca insan hayatını kaybetti. Bizim için bu bir keşiften çok işgaldi ve bedelini çok ağır ödedik’ der.
***
Evet Amerika’nın keşfine İspanyol gibi bakmak sanırım böyle oluyor. Ya Irak’ı özgürleştirme harekatının ismine nereli gibi bakmak daha doğru olur. Bir müddet sonra Musul’un kurtarılması diye isim duymaya başlarsak yanılmayız sanırım. Coğrafyanın sorunu bu olsa gerek, bir önceki celladının kim olduğunu hiç hatırlanmaması. Bir müddet sonra Stockholm sendromunda olduğu gibi kendini esir alanlara aşık olması. Herkes kendi açısından Musul değerlendirmesi yaptı. Ama herkesin unuttuğu en önemli şey, ‘Musullular ne istiyor?’ sorusuydu.
Bu yazı bitince, bir kez daha bu toprakların çocukları olarak Musullular ne düşünüyor diye lütfen düşünün.
Karar
24 Ekim 2016
Hiç yorum yapılmamış
717 kez izlendi
781 kez izlendi
556 kez izlendi
2080 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.