EYLÜL’ün uğradığı vahşet, bıçağın kemiğe dayandığı yer değil... Tam olarak bıçağın vicdanlarımıza girdiği yerdir artık...
Bir türlü kurtulamıyorum bu kâbustan.
8 yaşındaki kız çocuğunun o çaresiz ve acılı anları...
Korku saatleri... O işkence anları... Kesici aletler. Çığlıklar...
Bütün dehşet filmleri üzerime geliyor...
Gözümün önünden gitmiyor.
Bodruma mı kapattılar.
Çığlık çığlığa anlar...
Acaba iki kişiler miydi.
Çocuğu gömen elektrikçi olduğu için mi yalnızca o suçlanıyor.
Ve susuyor...
Bu sorular öylesine vuruyor ki...
Zihnim bu sorularla uyuşuyor...
Sonunda başka bir boyuta geliyorum...
Asıl soruya...
Arkadaşlar...
İnanın bunları duygusallıkla sormuyorum:
- Bu yaratıkların yaşamasına izin verilmeli mi?
- Çocuklara tecavüz eden. Kesici aletlerle işkence eden. Öldüren... Bu şeytanlığın yaşamasına izin verilmeli mi?
- Bu yalnızca bir cinayet değildir. Virüstür. Kanserdir. Ve tıp bilimi kanser hücresini kemoterapiyle nasıl yok ediyorsa... Adalet bilimi ve insanlık vicdanı da aynısını yapmalıdır. Bunlar da toplumun kanser hücresidir. Değil mi?
En azından... Cinsel kastrasyon... Bir nevi kemoterapidir...
Bunların o aşağılık güdülerinin idam edilmesidir...
Bunları “ç..klerinden asacaksın” lafı tam olarak işte budur...
- Ve asıl önemlisi...
Bundan sonra başkası böyle bir manyaklığa kalkışırken en azından düşünsün...
Biraz olsun çekinsin. Pervasızca davranmasın...
Ey bu yazıyı okuyan arkadaş.
Sence bunlar bu cezayı hak etmiyor mu?
Bir referandum. Bir imza toplansa.
Yeni Meclis bir kanun çıkarsa. Hem de oybirliğiyle...
Yalnızca bu suçlar için...
Ne dersiniz?
yazının devamı
YORUMLAR
1218 kez izlendi
920 kez izlendi
794 kez izlendi
822 kez izlendi
574 kez izlendi
2085 kez izlendi
2140 kez izlendi
1026 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.