POLEMİK

Ahmet Kekeç : Bu da ‘hocasının Türk Solu dergisi!’

Tarih
01 Haziran 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Ahmet Kekeç

1 Haziran 2015

Sol ve sosyalist bir yapı olarak ortaya çıkmışlardı... Dergilerinin isminde de “sol” ibaresi vardı. 

Hemen bütün sol yapılarda olduğu gibi, dergilerinde eksik olan tek şey “solculuk”tu.

Döneminin ulusalcı, Kemalist, 28 Şubat’çı, 27 Mayıs’çı isimlerine yazılar yazdırıyorlardı, provokatif başlıklar atıyorlardı ama bildiğiniz faşist bir dergiydi.

Bu isimlerden bazıları, “Bizim böyle faşist bir yapılanmayla işimiz olmaz” deyip ayrıldılar. (Kıvırcık saçlı ressam bunlardan biridir.)

Eskiden, Perinçek’çilerle iş tutuyorlarmış. Galiba ayrılmışlar. Bunu (beraberliklerini), tarafların birbirlerini “ajan-provokatörlükle” suçlayan beyanlarından anlıyoruz.

Ergenekon yargılamalarına mesnet teşkil eden “Ordu Göreve” pankartı, bu arkadaşların marifetidir. (İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu, “Bunlar, içimize sokulmuş ajanlardı” diyor.)

Başka marifetleri de var...

Mesela, “Kürdün mutfağından yemeyin, kebap lahmacun tüketmeyin” gibi.

Kebap ve lahmacun tüketmemekle kalmayacaktık.

Kürt bakkala da gitmeyecektik.

Kürt kültürünü meşrulaştıran bilumum davranışlardan uzak duracaktık.

İlginçtir (hakikaten ilginç), bu aleni ırkçılık bir yargı takibatına uğramadı. Uğradıysa da, arkadaşlar “bir şekilde” yırtmayı başardı.

Bir tarihte, “Yılın Ali Kemal’ini seçiyoruz” diye bir anket düzenlemişlerdi. Birincilik ödülünü de Mehmet Barlas’a vermişlerdi. Bu fakir, galiba sekizinci oldu. Ya da dokuzuncu... Tam hatırlayamıyorum...

Solculuk iddiasıyla yola çıkan ama faşizmin en sofistike örneklerini sunan derginin alamet-i farikalarından biri de, seçilmiş siyasileri darbeyle korkutmaktı.

Erdoğan’a, hep, Menderes’i ve “yağlı urganı” hatırlattılar.

Hatta konuyu kapağa taşıdılar.

Bir kapaklarında, yağlı urganın önünde “bekleyen” (asılmayı bekleyen) Erdoğan’ı resmetmişlerdi. Altına da, “Asılacak adamsın ulan” diye yazmışlardı.

İlginçtir (hakikaten ilginç), bu girişimleri de takibatsız kaldı.

Dergiyi ve (bazı yazarlarını) daha sonra, Zaman gazetesi önündeki “demokrasi nöbeti”nde (!) gördük. Derginin kurucusu ve başyazarı olan zat, bu eylemlerini şöyle gerekçelendiriyordu: “Zaman gazetesinin ideolojisine karşı olsam da, onların yayın hakkını savunuyorum, gazeteler susturulmamalı...”

İlginçtir (hakikaten ilginç), başka mevkuteler susturulurken, çalışanları derdest edilip götürülürken hiç oralı olmadılar. Hatta o başka mevkutelerin “susturulması” gerektiğini savundular.

İstihbar ediyoruz ki, derginin kurucusu ve başyazarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretten gözaltına alınmış.

Dün, paralelci cenahtan “yükselen” tepkileri okudum.

Şaşırdım.

Paralelci arkadaşlar, ağızbirliği etmiş, faşist ve ırkçı yazarın gözaltına alınmasını protesto ediyor.

Hem de ne protesto...

Ne diktatörlüğünü bırakmışlar Erdoğan’ın, ne despotluğunu, ne de tiranlığını.

Sonra “Acaba?” dedim.

Olabilir mi?

Hocasının gazetesi Cumhuriyet’ten sonra, bir de başımıza hocasının “Türk Solu” dergisi mi çıkmıştı?

Neler oluyordu?

HAMİŞ:

Selahattin Demirtaş’ı ve HDP’yi “parlatma” misyonuna koşulmuş kanalın moderatörü, “Gelin, sizi de parlatalım... Gelmiyorsunuz ki!” diyor.

Gelmiyorlar, evet.

Sizi ciddiye almıyorlar.

Başvurduğunuz isimlerden sürekli “ret” cevabı alıyorsunuz.

Çünkü size güvenmiyorlar.

Kendisini göstermeye meraklı bir-iki gazeteci dışında, tartıştıracak konuk bile bulamıyorsunuz.

Daha da önemlisi şu:

Konuk olduğu sofra hakkında konuşan (bu mevzun görgüsüzlüğü yapan) birinin programına gitmezler... Sen var, Selahattin Demirtaş’la “beraber ıslanmaya” devam et...

Star

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;