Türkiye’de özellikle son dönemde, gerek sağ kesimin gerekse sol kesimin arasında, isminin anılmasından hemen sonra “Yaw birader bir insan nasıl böyle hayin olabilir” veya “Bu adam niye böyle” gibisinden sorular sorulduğu veya en kreatif küfürlerin havada uçuştuğu göz önünde bulundurulursa, çok sevilen biri olduğu söylenemez. Normal şartlarda Türkiye’de 1994’den beri Almanya’da Milletvekili olan, Almanya’nın en büyük partilerinden biri olan Yeşiller’in uzun zaman genel başkanlığını yapmış birine ‘Milli Kahraman’ muamelesi yapılması gerekirdi.
Ama Cem farklı… Cem, Türkiye aleyhine herhangi bir mevzu söz konusu olduğunda en önde saldıranlardan. Cem, sözde Ermeni soykırımı Alman meclisinde oylandığında elini en yükseğe kaldıranlardan. Cem, HDP’nin Almanya mitinglerinde halaybaşı...
Cem, Türkiye karşıtı basın bildirilerinde hep kafa sallaya sallaya bildiriyi okuyanın yanındaki abi...
Peki Cem neden böyle?
Cem’in derdi ne?
Anlatayım...
İsmini ilk defa 90’ların başlarında Almanya’da duyurmaya başladı, 1960 başlarında Tokat’ın Pazar ilçesinden Almanya’nın Urach kentine göç etmiş bir Ailenin çocuğu olarak 1965’de doğdu.
İşçi baba ile terzi annenin tek çocuğuydu.
Aslında Cem Özdemir’in hayatı, asimilasyonun ne menem bir şey olduğunun, Müslüman bir Türk’ün çocuğunun nasıl evire çevire Almanlaştığının ibretlik öyküsü.
Cem Özdemir’in doğup büyüdüğü Urach, Almanya’nın en kaba saba tiplerinin yaşadığı Schwaben bölgesi, hoşgörüsüzlükleri, görgüsüzlükleri ve cimrilikleri ile fıkralara konu olmuş bir bölge. Cem Özdemir Almanya’daki Türklerin doğan ilk çocuklarından biri, zira göçün başladığı yıllarda Anadolu’dan genellikle bekar erkekler gelirdi. Aile ile gelenlerde Urach gibi küçük yerleşimlere değil, genelde büyük şehirlere göç etmişler. “Bunun ne önemi var?” demeyin...
Cem’in neden böyle olduğunun en büyük sebebi bu durum. Cem’in ne anasınıfında, ne ilkokulunda hiç Türk arkadaşı olmamıştır. Tabiri caizse Almanların arasında kalmıştır. Almanlar kaba bir millettir, kendinden olmayanı acımasızca dışlarlar, alay ederler, aşağılarlar, daha Cem’in doğumundan 20 yıl önce 6 milyon Yahudi’yi gaz odalarında yok etmiş bir milletten bahsediyoruz. Almanya’da herhangi bir okulda Türk çocuğuysan normal şartlarda etrafında birkaç başka Türk çocuğu vardır ve onlarla bir olur, onlardan güç alır, Almanlar’ın bu aptalca davranışlarına karşı koyarsın, Türkler’le oturur, Türkler’le kalkar, dersini Türkler’le çalışır, sokakta Türkler’le oynarsın.
Cem’in böyle bir şansı yoktu, Cemin doğup büyüdüğü Almanya’da Türk çocuğu yoktu, ve akşama kadar fabrikada çalışan babası ve akşama kadar dikiş yapan annesinden başka Türk de yoktu çevresinde. Almanların elinde esirdi Cem, okulda, sokakta... Onların kendisiyle dalga geçmesinden kurtulmanın tek yolu onlar gibi olmaktı...
Stockholm sendromu bu...
Stockholm sendromu, kendisini esir alana aşık olma durumudur.
Cem hayatının geri kalan kısmını Alman olmaya çalışmakla geçirdi, yüzüne baktığınızda tipik bir Anadolulu’yu görüyorsunuz aslında, ama ağzını açar açmaz içine nasıl bir Hansın kaçmış olduğuna şahit oluyorsunuz.
Evet, Tokatlı Cem, bugün Alman siyasetçileri arasındaki en büyük Türkiye karşıtlarından biri...
Evet, Cem’e Ermenistan’da üstün hizmet madalyası taktılar...
Cem Anadolu’nun gavura kaybettiği binlerce çocuğundan sadece biri...
Ben O’nu psikolojik bir Vaka olarak gördüğüm için Cem’e kızamıyorum...
İşin en berbat yanı da ne biliyor musunuz?
Alman olmak için 40 yıldır bitarafını yırtmasına rağmen, o Almanlar’ın gözünde hala o göçmen çocuğu, kara kaşlı, kara gözlü Türk...
Ve bu durum karşısında Cem hırçınlaştıkça hırçınlaşıyor...
Cem’e kızmayın...
Acıyın...
Diriliş Postası
26 Mart 2018
YORUMLAR
717 kez izlendi
781 kez izlendi
556 kez izlendi
2080 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.