Hafta başında Kabil Havalimanı'ndan gelen ve İnsanın şaşkınlıktan soluğunu kesen o acı manzaraları görmüşsünüzdür… Pistte kalkışa hazırlanan bir ABD tahliye uçağı ve o uçağın gövdesine tutunan, “Beni de al” diye peşinden koşan, kanatlarına çıkmaya çalışan yüzlerce Afgan işbirlikçi.
11 bin metre yükseklikte -50 derecede binlerce kilometre yolu bu uçağın dışında gitmek mümkün değil, ya düşer ölürsün ya da donar ölürsün… Bu gerçeğe ya gözlerini kapatmışlar ya da çaresizlik onları bu gerçeği göze almaya itmiş.
Peki kim bunlar?
Bunlar, vatanları ABD, Avustralya, İngiltere ve Almanya tarafından işgal edildiğinde, bu işgalcilerin postallarının üzerindeki kanı yalayanlar, onların çorbalarını pişirenler, Müslüman katletmekten ter içinde kalmış gömleklerini ütüleyenler. Sayıları 10 bin civarında olduğu tahmin edilen bu işbirlikçiler, Taliban’ın Afganistan'da idareyi ele geçirmesiyle birlikte hem Afgan halkının hem de Taliban’ın intikamından korkuyor… Onları bir uçağın eteğine yapışma mantıksızlığına iten işte tam da bu korku!..
Tarih boyu işbirlikçiler cezalandırılmıştır, her işgalden sonra o işgale çanak tutanlardan hesap sorulmuştur, bu insanlar her kesim tarafından stigmatize edilmiştir. Örneğin Nazi Almanya’sı Fransa’yı işgal ettiğinde onlarla işbirliği yapıp kendi halkına zulmeden Fransızlara verilen “Collaburateur” ismi bugün dahi Batı’da bir hakaret olarak kullanılır.
Fransa işgalden kurtulduktan sonra yüzlerce işbirlikçi idam edildi. Bu insanların işgalcilerin gözünde de bir değeri olmuyor. Hep "Kendi ülkesine ihanet eden, bana da ihanet eder” yargıs�� bu insanlara güvenmemeyi ve sadece ihtiyaç bitene kadar kullanmayı öğütlüyor işgalcilere..
Kabil Havalimanı'nda yaşanan o dramdan bizdeki işbirlikçiler de ders çıkarmalı...
Hiç yorum yapılmamış
717 kez izlendi
780 kez izlendi
556 kez izlendi
2079 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.