Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Katar'ın Türkiye'ye hediye ettiği uçakla ilgili şu açıklamayı yaptı:
"Katar bu uçağı satıyordu, hatta rakam bildiğim kadarıyla 500 civarındaydı. O esnada biz de ilgilendik. Katar Emiri, bundan haberdar olunca uçağı Türkiye'ye hibe etti; 'Ben Türkiye'den para almam; bunu Türkiye'ye hediye ediyorum, hibe ediyorum' dedi. O uçak benim şahsımındeğil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nindir."
Nihayetinde de söz konusu uçak da Cumhuriyetin ilk döneminden beri "hibe" olarak devlet envanterine eklenen pek çok mal gibi, hazinenin listesine kaydedilecek. Ortada şahsi bir mesele yok.
Ne var ki tartışma yeniden yeniden ısıtılıp önümüze atılıyor.
***
Uçağın satın alınmadığı anlaşılınca bu kez de itirazlar iki ana başlık etrafında kümelendi.
İlkinde, ülkelerinin batının dümen suyunda beta bir aktör olmasına alışanlar var. Bölgesinde alfa konuma yükselen Türkiye'nin ihtiyaçlarına hâlâ masraf gözüyle bakıp şöyle diyorlar:
"Uçağa para ödenmese de böyle bir dönemde bu masrafa girmeyi düşünmek bile yanlıştır."
Oysa tıpkı ekonomide olduğu gibi, diplomatik alanda küresel pazarlıklar yapan bir devletin şekil şemailiyle verdiği güven "kazanmanın" önemli bir ayağıdır.
Örneğin, bugüne değin pek çok resmi temas ve dış seyahat izlemiş bir gazeteci olarak, aklıma eylül başındaki İran Zirvesi geliyor...
Sizce son birkaç ayda Rublesi, Dolar karşısında TL kadar değer kaybeden Putin'in, Türkiye Cumhurbaşkanı ve heyetinin 2 uçakla indiği alanda Rus bayraklı 4 uçağı dizmesinin nedeni de "müsriflik" midir?
Böyle düşünen arkadaşlara göre, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bu zirveye tarifeli uçakla gitmesi ulusal çıkarlarımıza daha uygun olurdu sanırım.
***
YORUMLAR
711 kez izlendi
776 kez izlendi
555 kez izlendi
2078 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.