POLEMİK

İsmail Kılıçarslan : Zımpara kâğıdıyla ekonomi batırmak

Tarih
26 Kasım 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
İsmail Kılıçarslan
Önce meşhur hikâyeyi hem bilmeyenler hem de yeniden hatırlamak isteyenler için anlatayım. 


Cumhuriyet'in ilk yıllarıdır. Sanki bir suçu varmış gibi 'kaderine terkedilmiş' İstanbul'un tozlu, çamurlu yollarında bir beyzade yürümektedir. Yeni kurulan Cumhuriyet'in bizi taşıyacağı 'muasır medeniyetler seviyesi'ne can-ı gönülden inanmış bu beyzade, bir tek yasaklanmış olmasına rağmen unvanından vazgeçememiştir. Türk modernleşmesi biraz öyledir zaten. İşine geldiğinde modernleşir, işine gelmeyen konularda kulağının üzerine yatarsın. Nitekim 'unvanların kalkmasına dair kanun teklifi' Atatürk'ün imzasına 'Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri' şeklinde açılmıştır. Neyse, uzatıp da tadını kaçırmayalım. Bizim beyzade, 'muasır medeniyet seviyesine ulaşan yol'un biraz da tuvalet kâğıdı kullanmaktan geçtiğini öğrenmiştir nereden öğrendiyse. O tozlu, çamurlu yolları setresinin eteklerini çeke çeke yürür ve nihayet bir bakkala ulaşır. Bakkaldan tuvalet kâğıdı ister. Belki Kastamonulu, belki Antalyalı, hatta belki -henüz Kemalizm hepsini kovmayı beceremediği için- Rum ya da Ermeni bakkal, beyzademizin yüzüne bir bakar ve yağlı müşteriyi kaçırmak istemediğinden şöyle der: Bizde o dediğinden bulunmaz beyim. Ama istersen zımpara kâğıdı var. Vereyim mi?

Hikâyeye döneriz. Ben önce size bir itirafta bulunayım. Ben ekonomiden anlamam. Makrosundan da anlamam, mikrosundan da… Bu acı gerçeği kendime itiraf etmek epey zamanımı aldı; fakat sonunda bizim evin ekonomik girdilerini ve çıktılarını hanıma devretmek durumunda kaldım. Zira benim ekonomi yaklaşımım şundan ibaretti: Varsa yiyeceksin, yakışırsa giyeceksin.

Eh, ekonomiden anlamadığımı da böylece izhar ettikten sonra ekonomiden bahsetmeye başlayabilirim.

Malum, dolar denen meret günden güne tırmanışta. 'Aşağı çekerler' diyen de var, 'durdurulamaz' diyen de. Uzaktan uzağa fark ettiğim iki şey var konuyla ilgili. Birincisi, sadece ülkemizde değil küresel anlamda da ekonomide hovardalık günlerinin sonuna gelindiği. Amerika'sından İspanya'sına, Yunanistan'ından Portekiz'ine üretim-tüketim dengesini kuramayan ekonomilerin sonuna geliyoruz yavaş yavaş. İkincisi ise Türkiye özelinde oluşan havanın ister küçük ister büyük bir kısmının 'darbenin sürekliliğini sağlamak için' oluşturulduğu. Yani memlekete şu ya da bu oranda bir ekonomik darbe yapıldığına kaniyim. Tam burada bir şerh düşeyim lakin. Doların durumu, ekonomik veriler vesaire sadece 'ekonomik darbe' ya da 'küresel daralma' tezleriyle açıklanamaz. Çok daha köklü, çok daha derin sorunlardan bahsediyor ekonomistler ki birçoğunu haklı buluyorum.

'Birader, kattın karıştırdın, şu zımpara kâğıdı meselesine gel' diyeceksiniz değil mi? Geldim.

Dün iki çağrı gördüm sosyal medyada. Birincisi meşhur bir internet sözlüğü üzerinden yapıldı ve başlığı şöyleydi: 'Herkes 100 dolar alsa AKP'nin çökeceği gerçeği.'  

25 milyon muhalif varmış, herkes 100 dolar alıp yastık altına koyarsa AK Parti'nin sonu gelirmiş. Başlığın önermesi kabaca bu… Galiba şöyle zannediyorlar: 'Biz bu AKP'yi ekonomik krizle baş başa bırakınca bunlar gitmek zorunda kalır. Bunlar gidince de Kemal Kılıçdaroğlu, olmadı Selahattin Demirtaş, daha da olmadı sümüklü şeytan Fethullah gelir ve Türkiye'yi ekonomik krizden kurtarır.'

Yaygın kalıpla cevap verelim: 'Bu arkadaşlar bu kafayı hangi maddeyle yapıyorlarsa aynısından ben de istiyorum.' Hadi bu da eki olsun: 'AKP'liler de dolar bozdurmaya karar verirse zararınız büyük olur oğlum. Siz paranıza kıyamazsınız. Sonra uyarmadı demeyin.'

Gelelim ikinci çağrıya. Şöyle diyorlar: 'Dışarda yemek yemeyecek, tütünü kaçak olandan kullanacak, tuvalet kâğıdını da daha az kullanacaksın.'

Bence bu önerilerin bir kısmı makul… Sabah servislerine binip plazalarına giden mavi, beyaz, pembe yakalıları ellerinde sefer taslarıyla görmek oldukça nostaljik ve eğlenceli olabilir. Hatta öğlen yemekleri 'imece' ile yenebilir. Arzu hanım evden getirdiği haşlanmış yumurtaları Berk beyin getirdiği dürümlerin içine sarar mesela. Neden olmasın? Kaçak tütün meselesine gelince… O dahi makul. Hatta işyerlerinde 'tütün sarma arası' olsun. Bu aralarda 'fabrikada tütün sarar, sanki kendi içer gibi' şarkısı da yayınlansın. Fakaaaaat. Şu 'tuvalet kâğıdını daha az kullanacaksın' önermesi baştan aşağı sıkıntılı. Türk modernleşmesinin en önemli iki nesnesi naylon çorap ve tuvalet kâğıdıdır. Hem kişi başına düşen tuvalet kâğıdı kullanımı tüm dünyada 'gelişmişlik ölçütü' sayılmaktadır. Tuvalet kâğıdı tüketimini düşürüp de durduk yerde Can Dündar'ı sıkıntıya sokmamak lazım gelir. Avrupa Parlamentosu'nda, Alman televizyonlarında falan 'dünyanın en az tuvalet kâğıdı kullanılan ülkesinden geliyorum' demek zorunda bırakmayın adamı.

Ne diyordu Kessler: 'Şimdi yeğenim. Ben tam anlamadım. AK Parti gitsin diye tuvalet kâğıdı yerine zımpara kağıdı kullanıp ardından da Kılıçdaroğlu'nun ekonomik krizi şıpın işi düzelteceğini umarak muhalefet edenler mi var memleketinizde? Nasıl derler. Oh my tanrım, oh my tanrım.'

Yenişafak
26 Kasım 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;