Sesli Makale

31 Mart 2015

Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta yaptığı iki ziyaret ve bir taahhütname ile siyaset gündeminin en tartışılan ismi olmayı başardı. Bilemiyorum acaba yeni reklamcı ekibinin onun için planladığı şey bu muydu.. Yani konuşulmak mı istiyordu sadece?.. Eğer öyleyse konuşulur bunda ne var ki.. Muhtevaya katkısı olacak mı bu konuşulacak işlerin ona bakmak lazım. İşte iki maaş taahhütnamesi ile konuşuldu bile.. O taahhütname açıklandığından beri seçmen soruyor, hangi vaat için hangi metot tercih edilecek diye.. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun vaatleri ikiye ayrılıyor biliyorsunuz;

Taahhütname ile kayıt altına aldığı vaatler

Taahhütname vermediği sadece sözlü olarak duyurduğu vaatler..

Seçmen taahhütleri ve vaatleri artık böyle değerlendirecek. 

••

İnanıp inanmama noktasına gelince.. O da Ankara 3. Noteri’nin inanılırlığıyla, güvenilirliğiyle doğru orantılı.. Mesela şimdi CHP seçmeni çıkıp şöyle derse şaşırmamak lazım; madem noter, bizim genel başkandan daha inandırıcı o gitsin yerine noter gelsin.. Her seferinde her vaat için kuyruk beklemek zorunda da kalmaz.. Meydanlara çıkıp şöyle söyleyebilir; Ben Ankara 3. Noteri olarak diyorum ki.... CHP parti başkanının düştüğü duruma bakar mısınız?.. 

••

Kemal Derviş’i davet etti geçen hafta.. Söylenenler doğruysa milletvekili olmayı kabul etmemiş ama iktidar olursanız bakan olmaya gelirim demiş.. Yani taşın altına elimi koymam, meydan meydan dolaşıp parti için oy istemem, olmayacak duaya da amin demem, kazanamayacağım yarışa girmem.. ‘Amma olur da bir şekilde bir nedenle iktidar ortağı falan olmayı başarırsanız, hükümetin iki numaralı koltuğunu bana ayırın..’ Oldu.. Bir buçuk da Adana kebap söyleyelim, bakanlık makamında oturur yersiniz.. Kemal Kılıçdaroğlu, seçimi kazanacaklarına bile inanmadığını bu yolla yüksek sesle söyleyen Kemal Derviş’in kapısını çalıyor, olan siyasi karizmasını da oralarda bir yerlerde bırakıp çıkıyor.. Sonra diyor ki; ‘seçmen bize oy versin’... 

••

Ben Derviş’in memlekete verdiği hasar üzerinden bakmayacağım meseleye.. O konu hakkında çok verimli yazılar okudum. Özellikle bir ABD Neocon Projesi olarak ‘Derwish’i anlattığı hatıralara dayalı yazısında Tamer Korkmaz çok güzel özetlemiş yakın geçmişi.. Ben ise prensipler ve siyasi sistem üzerinden değerlendirmek istiyorum.. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcılığı teklifi ile gitmiş Derviş’e Kılıçdaroğlu değil mi?.. Yani kampanyasında ‘eğer iktidara gelirsek ekonominin başına da Derviş’i getireceğiz’ diye bir vaatle çıkacak seçmenin önüne.. Türk siyaseti ile ilgili Sayın Kılıçdaroğlu’nun bilmesi gereken çok önemli bir kaç hususu hatırlatmak isterim..

Seçim sonuçları ne olursa olsun, hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanı veriyor. 

Milletvekili olan herhangi bir kişiye veriyor.

Demirel, grubu bile olmayan Yalım Erez’e vermişti bu görevi.

Erbakan birinci gelmesine rağmen, hükümeti DYP ile ANAP kurmuştu.

Ahmet Necdet Sezer, Gül Hükümeti’nden bazı isimleri silmişti.

İşin böyle bir tarafı var anlayacağınız.. Yokmuş gibi davranmamak gerek.. 

Ne diyordu Süleyman Demirel?.. 

“... Bulun 276’yı...” 

••

Sayın Kılıçdaroğlu’nun bilmesi gereken bir diğer husus ise mevcut seçim sisteminde milletvekilleri seçimlere tek başlarına giriyorlar.. Örneğin şimdi BBP mesela MHP’nin şemsiyesi içinde seçimlere girebilmenin yolunu arıyor ya.. Diyelim ki oldu da Sayın Destici ve bir iki BBP’li daha, MHP rozeti takarak seçimlere girdi.. Oldu ya MHP iktidar ortağı olacak kadar sandalye elde etti.. Tam hükümeti kuracağı sırada; ‘Sayın Destici sizinle yol yürüdük ama buraya kadar. Sizi hükümete almak zorunda değilim’ derse, der yani... Orada bir Katolik nikâhı yok.. Sistem gereği yok.. Dolayısıyla seçimlerden önce ‘Bu da bizim Başbakan Yardımcısı adayımızdır’ gibi bir kampanya ile yürümeye sistem müsait değil.. Daha doğrusu ‘bu sistem’ müsait değil.. Ha getirirsiniz ‘Başkanlık’ sistemini.. İkinci tur için her türlü ittifakı mümkün kılarsınız. Bir parti başkanını ‘Başkan Yardımcısı’, diğerini ‘Savunma Bakanı’ diye çıkarırsınız halkın önüne.. Olur-biter.. Kalın sağlıcakla.

YeniAkit