GÜNCEL

Ahmet Kekeç : Hanefi Avcı’yı yedirirsen, bu savaşı kaybedersin

Tarih
26 Aralık 2014
İzlenme
Kişi
Yazar
Ahmet Kekeç

26 Aralık 2014

Bir “sol örgüt” sempatizanı ilan edilip içeri tıkılan “sağcı” polis şefi Hanefi Avcı’yı 28 Şubat sürecinde tanıdım... Hiç yüz yüze gelmedik. Performansını basından (televizyon programlarından) izliyordum. 

Hatırımda, darbeyi deşifre eden beyanatları kalmış...

Büyük bir iş başarmıştı. Daha doğrusu, cesaret gösterip, TSK içindeki cuntayı ele vermişti.

İlginçtir, Hanefi Avcı’nın bu cesaret gösterisi, 28 Şubat savunucusu sol basın tarafından öfkeyle karşılanıyordu. Hemen “eski defterler” karıştırıldı, Hanefi Avcı’dan işkence gördüğünü söyleyen kişiler bulunup buluşturuldu ve akabinde aleyhte bir kampanya başlatıldı: “İşkenceci polis şefi Hanefi Avcı laik Türk generallerine dil uzatıyor.”

Hanefi Avcı’yla ikinci karşılaşmam, ünlü “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabı vesilesiyle oldu.

Bu kitabı okumaya uzun süre direndim.

Bir “operasyon kitabı” olduğunu düşünüyordum.

Ergenekon soruşturmasını itibarsızlaştıran, darbelerle mücadele çabasını baltalayan bir kitap...

Dahası, “görevle” yazdırılmış bir kitap...

Böyle düşündüğüm için şimdi utanıyorum ve Hanefi Avcı’dan özür diliyorum.

Kitap yayımlandığında, “himmet medyası”nın etkisi ve yönlendirmesiyle, bir-iki ihtirazi kayıt düşmüştüm.

İddia şuydu:

Hanefi Avcı’ya bu kitabı Ruşen Çakır yazdırmıştı. Ya da, kitabın bir bölümünü (özellikle cemaat örgütlenmesini anlattığı ikinci bölümünü), cemaate hoş bakmadığı bilinen gazeteci Ruşen Çakır kaleme almıştı. İki bölüm arasında üslup farklılıkları vardı çünkü. Kavramların kullanılışı ve dil bile farklıydı... İlk bölümde eski sözcükler ağırlıktaydı. İkinci bölümde tamamen TDK Türkçesi kullanılmıştı. Vs...

Bu iddianın niçin suç sayılması gerektiğini bilmiyordum ama kendimi hâkim havaya kaptırarak “üslup farklılığına” değinen (ve kitabın “görevle” Hanefi Avcı’ya yazdırıldığını ima eden) bir yazı yazdım. Elbette derinlemesine okumamıştım ama şöyle bir karıştırmak bile kitaptaki üslup farklılığını görmeye yetiyordu. (Yazımı çok geniş bir zamana yayılmış bir kitapta üslup farklılıkları olabileceğini idrak edememek bir ayıpsa, hâkim havaya kapılarak bunu yazı konusu yapmak ikinci ayıp. Geriye dönük olarak düşünüyorum: Ne çok güvenmişiz arkadaşlara. Ne çok aldatılmışız.)

Uzun süre direndiğim “Haliç’te Yaşayan Simonlar” nihayet geçen yıl, dikkatle, özenle ve anlamaya çalışarak okudum.

Bir tek şey söylemek istiyorum:

Biz bitmişiz... Türkiye bitmiş... Paralel örgüt “kanserli hücre” gibi bütün bünyeye yayılmış ve tahrip etmiş. Dokunduğu her yeri çürütmüş.

Dün, gazetelerden, Hanefi Avcı’ya verilen hapis cezasının onandığını okuyunca ürperdim.

Meslek hayatı komünizmle, sol ideolojilerle mücadeleyle geçmiş ve zaman zaman “işkence yapmak”la suçlanmış sağcı bir polis şefi, nereden icap ettiği belirsiz bir sol örgütün (“Devrimci Karargah Örgütü”nün) sempatizanı olmakla, dahası o örgüte yardım ve yataklık yapmakla suçlanıyor. Ve cezalandırılıyor... Cezası (!) temyiz mahkemesi tarafından onanıyor. Yani, birileri, gözümüzün içine baka baka bizimle dalga geçiyor ve bizi enayi yerine koyuyor.

Bilinen gerçeği tekrarlamanın gereği var mı?

Hanefi Avcı, “Devrimci Karargah Örgütü”ne yardım ve yataklık ettiği için değil, “Haliç’te Yaşayan Simonlar”ı yazdığı için cezalandırıldı. Bunu cezalandıranlar da çok iyi biliyor.

Herkesin bildiği bu gerçeği, “paralel örgüt”le mücadeleyi “öncelik” haline getiren hükümet de çok iyi biliyor.

Ki, “kritik eşik” Hanefi Avcı meselesidir.

Hanefi Avcı’yı yediren hiçbir hükümet, mücadelesinde başarılı olamaz.

Star

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;