Sesli Makale

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ‘AB karşıtı’ partilerin büyük dalga oluşturacakları yönündeki tahminler tutmadı. Toplamda bakıldığında popülist Sağ anlamlı bir fark ortaya koyamadı. Ancak Fransa’da Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi, İtalya’da Matteo Salvini’nin “Lig Partisi”, İngiltere’deyseNigel Farage’ın “Brexit Partisi “ kendi ülkelerinde birinci sıraya yükseldiler. Seçimlerde tek hakiki dalga “Yeşiller”den geldi. Yeşiller Avrupa Parlamentosu’nda dördüncü büyük grup oldular.

Merkez Sağ ve Merkez Sol-Sosyal Demokratlar Avrupa Parlamentosu’ndaki birleşik çoğunluklarını kaybettiler. Bu iki grup 40 yıldır Avrupa Parlamentosu’nu yönetiyordu. Parlamentodaki Merkez Sağı, “Hıristiyan Demokratlar”ın liderliğindeki “Avrupa Halk Partisi(EPP)” temsil ediliyordu. Bu seçimlerle Avrupa Halk Partisi’yle Sosyal Demokratlar arasında kırk yıllık “Büyük Koalisyon”u son buldu.

Seçimlerde Matteo Salvini, Marine Le Pen ve Geert Wilders’in başını çektiği bir ittifak vardı. Bu ittifak ABD Başkanı Trump’ın eski Baş Stratejisti Steve Bannon tarafından destekleniyordu. Trump tarafından Beyaz Saray’dan kovulan Bannon bir süredir Avrupa’daki İslam ve göçmen karşıtı Irkçı Sağ partilere çengel atmıştı. Bannon bu ittifakın Avrupa Parlamentosu’nda büyük bir grup kurmasını bekliyordu. Bannon Avrupa’daki faaliyetlerinin “küresel Sağ ittifak”ın alt yapısını hazırlamaya matuf olduğunu söylüyor. Bannon ve arkasındaki finansal güçlerin bu ittifakla ne yapmayı tasarladıkları şu an için bir muamma.

Bannon seçimlerden önce Paris’e mitili attı. Paris’in en lüks otellerinde konaklayan Bannon, masrafları nasıl karşıladığı yönündeki soruları her zaman olduğu gibi cevapsız bırakıyordu. Avrupa’daki varlığı tartışmalara yol açan Bannon’ın bu seçimlerde müttefiklerinin yanında görünmek yerine daha çok perde arkası görüşmeleri tercih ettiği dikkatlerden kaçmadı.

İngiltere’de İslam karşıtı “Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi(UKİP)”, Avrupa Parlamentosu’ndaki sandalyelerin hepsini kaybetti. UKİP, Bannon’ın müttefikiydi. Seçimlerde Bannon için en ağır sonuç, Hollanda’da Geert Wilders liderliğindeki “Özgürlük Partisi”nin yenilgisiydi. Avrupa Parlamentosu’nda sandalye sayısının artmasını bekleyen Wilders hepsini birden kaybetti.

Bannon’ın fikir babalığı yaptığı “Küresel Şer İttifakı”nın en değerli üyelerinden olan Wilders İslam’a ve göçmenlere karşı en sert şekilde mücadele edilmesini isteyen bir siyasetçi. ABD’deki “Hıristiyan-Siyonistler”le, İslam karşıtı kuruluşlarla yakın ilişki içerisinde olan Wilders, Trump’ın seçim kampanyalarında bile boy göstermişti. Wilders’in yenilgisi İsrail için de üzücü.

Putin ve Trump’ın ‘AB karşıtı’ partilerin kazanmalarını istedikleri biliniyor. Bu iki isim için AB’nin zayıflaması, hatta dağılması daha ehven görünüyor. Öte yandan Avrupa’daki Irkçı ve İslam karşıtı partilerin İsrail yanlısı olduklarını söylemek gerekiyor. Bu partilerin tabanında Yahudi karşıtı duygular yoğun olsa bile yönetici kademelerinde İsrail sempatisi hayli yüksek seviyede. Esasında bu çarpıklık İsrail’in işine geliyor. Avrupa’da Yahudilerin tedirgin edilmesi İsrail’e göçe teşvik ediyor. Göç, genç nüfusa ihtiyaç duyan İsrail için çok önemli. Müslüman göçmenlerin “AB”de söz sahibi olmalarınıysa İsrail asla istemez. 28 ülkeyi temsil eden AB’nin “Filistin meselesi”ndeki tavrından rahatsız olan İsrail “AB” karşıtı partilerin güçlenmesini ister tabii ki.