Sesli Makale

Son yıllarda Türkiye’de yaşananlar bir iddiayı haklı çıkardıysa o da “Türkiye’nin üzerine oyunlar oynandığıdır”. Bu iddia hızlıca alaşağı edilir, ciddiye alınmaz ve müddeisi komplocu zihniyetle suçlanırdı. Fakat öylesine bir noktaya geldik ki artık gizleme ihtiyacı bile görülmeyen işbirlikleri, operasyonlar ve manipülasyonlar son yıllarda yaşadığımız hadiseleri daha net bir şekilde anlamamıza yetiyor.

15 Temmuz bile başlı başına bu iddianın bir hakikat olduğunu göstermeye yeter. FETÖ senelerce senaryo yazdı, oynadı ve bu oyun üzerinden Türkiye’yi mahkum ettirme gayretine girdi. Terör olaylarının zirve yapması, sansasyonel cinayetler, sosyolojik fay hatlarını harekete geçirecek toplumsal olaylar, devletin güvenliğinin zafiyete uğratılması, gizli konuşma ve belgelerin dışarıya servis edilmesi gibi ilk planda “komplocu” zihniyete hapsedilen hadiselerin FETÖ’nün marifetiyle sahneye koyulduğu her geçen gün daha da netleşiyor.

Tabii ki FETÖ kendi gündemini gerçekleştirmeye çalışırken bir dış gündemin de taşeronluğunu yapageldi. Bu iki gündem arasındaki kirli ittifak da gün geçtikçe netleşiyor. Basına da yansıdı. Foundation for Defense of Democracies (FDD-Demokrasileri Savunma Vakfı) isimli operasyon odağı, Hakan Atilla davasına bakan New York Bölgesi Savcılığı ekibine ve Atilla’yı tutuklayan FBI görevlisine cesaret ödülü verdi.

FDD bir düşünce kuruluşu değil, bir lobi ve operasyon odağı. Her ne kadar kendilerini bir politika enstitüsü olarak kaydettirmişlerse de hacklenen BAE’nin Washington Büyükelçisi’nin mesajlarında da ifşa olduğu gibi özellikle İsrail ve BAE parasıyla kamuoyu oluşturan, siyasiler nezdinde baskı kuran, sahip olduğu network üzerinden aktivizm yapan ve hatta kirli finansal ilişkiler yürüten bir odak.

Türkiye’de 15 Temmuz’un başarısız olmasına doğrudan ve kişiselleştirerek üzülen FDD ekibi, darbenin meşrulaştırılması için kamuoyu oluşturma, FETÖ ekibiyle koordineli çalışma ve hatta doğrudan Türkiye aleyhine açılmaya çalışılan davalara sahte/kurgu belge taşıma gibi roller üstlendi.

Atilla ve Halkbank davasının hukuki bir süreç olmadığı, Türkiye’ye karşı başlatılan bir cadı avının parçası olduğu, tezgahın FDD’nin finansörlerine ait olduğu ve FETÖ’nün bu cadı avı için taşeron olarak kullanıldığı aşikar. Mesele iddia ettikleri gibi İran’la ticaretin soruşturulması olsaydı, bölgede İran’ın en büyük ticaret ortağı ve FDD’nin de finansörlerinden olan ülkelere de el atmaları gerekirdi. Mesele şirketin isminde geçen demokrasi olsaydı, 15 Temmuz’da FETÖ çığırtkanlığı yapılmazdı.