EĞİTİM

Uçtaki Adam : Gençliği ‘Medeni’leştirme hareketi

Tarih
17 Nisan 2019
İzlenme
Kişi
Yazar
Uçtaki Adam

Günümüz Gençliği

        Bugünün gençliği; dinamik, bilinçli, sorumluluk sahibi, sosyal niteliklere sahip bir gençlik. Birçoğu üniversite mezunu veya öğrencisi olmakla birlikte hayatın başında ve gelişimlerini sürdüren birer birey olma özelliğine sahipler. Onlara, gençlerin taşıdığı heyecanı göz önüne alarak yaklaşanlar olduğu gibi daha çok olumsuz davranışlarını görerek yargılayanlar da mevcut. Günümüzde “yeni nesil iyi yetişiyor” söyleminin yanında “gençlik nereye gidiyor” gibi olumsuz imalı söylemler de mevcut.

        Kimilerinin sokakta, pazarda olumsuz davranışlarını görerek kızdığı gençler yabancı birileri değil; birinin yeğeni, ötekinin kuzeni, komşunun oğlu, bir başkasının evladı. Yani günlük hayatta sürekli iletişim içinde bulunduğumuz ‘biz’den birilerinin evlatları, bizim çocuklarımız, bu vatanın evlatları…

        Toplumda her yaştan bireyde “insani” olarak nitelendirmeyeceğimiz hareketlerle karşılaşabiliyoruz. Kimi zaman tepki gösteriyor, kimi zaman bu ahlaksız hareket ya da söylemler karşısında sessiz kalabiliyoruz. Bu olumsuz durumları sadece genç bireylerle özdeşleştirmemekle birlikte hangi yaştan olursa olsun onlara ‘doğru’yu göstermek adına her bireyin yapıcı müdahalede bulunabileceği bir sosyolojik ortam yaratmak gerekiyor.

Gençliğin ‘Medeni’leştirilmesi

        Ülkemizin yakın tarihinde eğitim programları aracılığıyla vatandaşların ahlaki özelliklerle donatılması hedeflenmiştir. Cumhuriyetçi pedagoji temelde çocuğun ahlaki yargılarını biçimlendirmeyi sorumluluk olarak görmekteydi ve Cumhuriyetin yetiştirmeyi hedeflediği “makbul vatandaş” bir yandan yurtsever, diğer yandan medeni birer birey olmalıydı.

        1920’li yılların ders kitaplarında “Türk çocuğu medenidir. Medeniyetin kaidelerine uyar, üstü başı temizdir. Evde misafirini entari ile karşılamaz. Mektep elbisesini giymediği vakit boyun bağını bağlamadan sokağa çıkmaz.” gibi ifadelerle rejimin yetiştirdiği bireye -yani yarının Türkiye’sinin büyüklerine- adab-ı muaşeret öğretmek hedeflenmekteydi. Günümüzde ailede kazanılması gerektiği düşünülen bu gibi kazanımların o günün Türkiye’sinde okul tarafından bireylere kazandırılmasının hedeflenmesi, ders kitaplarında kendine yer bulan “toplu taşıma araçlarında pencere açılmak istendiğinde diğer yolculardan izin alınması” gibi ifadelerde de açıkça görülmektedir.

        Bugün belediye otobüsünde diğer yolculara hitaben “rahatsız olmayacaksanız ve izniniz olursa camı açabilir miyim?” sorusunu yöneltseniz, şaşkın bakışlarla karşılaşma ihtimaliniz yüksek iken, eski programlarda öğrenciye bu gibi ahlaki özelliklerin kazandırmak önemli bir amaçtı.

        Günümüzde güzel ahlakı örnek olarak anlatılan ve hepimizin atalarını layıkıyla temsil edebilme endişesi yaşadığı ecdadımıza bu gibi adab-ı muaşeret kurallarını telkine ne kadar ihtiyaç vardı bilinmez ama iletişim becerilerinin ve saygı ortamının her geçen gün azaldığı bugünün toplumunda bunların öğretiminin ihtiyaç olduğu su götürmez bir gerçekliktir.

Günümüz ‘Medeni’leştirme Hareketi

        Bugün eğitim sisteminin ihtiyaç duyduğu yurttaşa yönelik ahlaki değerlerin daha çok Hayat Bilgisi, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi dersleriyle verilmesi hedeflenmektedir. Bu derslerin kapsamındaki “adab-ı muaşeret” kazanımlarının şuan ki yetkinliği tartışılırken, öte yandan sistem tarafından “ahlak” gibi bir kavramın öğretilmesi hususuna yönelik bazı kaygılı eleştiriler de mevcuttur.

        Herkesin idealindeki “iyi insan” olmak hedefinin yanı sıra hiç olmazsa “kötü insan” olmamak, kötü insana yakışabilecek hareketlerden kaçınmak düşüncesinde bireyler yetiştirmek, toplumun söz deyimiyle “adab-ı muaşeret”ini artıracaktır.

        Bu konunun karşılık bulması adına mevcut programdaki kazanımlar gözden geçirilerek çok katılımlı toplumsal kuruluşlar ve alan uzmanları katılımıyla programlar yeniden düzenlenebilir. Bu düzenleme; tek tipleştirme amacı taşımayan, siyasi iradelerin dönem dönem araç olarak gördüğü ‘din’ olgusunu merkeze alarak kendi siyasi tabanını oluşturma ve destekleme kaygısı ile değil; evrensel ahlaki normları göz önünde bulundurarak ve evrensel “hümanist” dünya görüşüyle, toplumu temsil eden her görüşün kırmızı normlarını kapsayacak şekilde yapılmalıdır.

Kaynak : seslimakale.com.tr


YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;