Sesli Makale

 Ancak HDP’nin bölgedeki siyasi ve ahlaki üstünlüğünü kaybettiğini bir yıldır söyleyen biri olarak ben bile bu çağrılara gösterilen teveccühün bu denli az olacağını tahmin etmemiştim.

 Gülten Kışanak herhangi bir figür değil, HDP için kıymetli bir aktör. Öte yandan “seçilmiş siyasetçilerin” gözaltına alınması elbette tatsız ve geçmiş yıllarda bu tür bir olasılık halkın iradesini tasfiye gayreti olarak lanse edildiğinde alıcı bulurdu.

 Ama artık öyle olmuyor. HDP, özellikle Kışanak ismi üzerinden bütün bileşenleriyle gözaltına alma işlemine karşı halkı sokağa çağırdı. Ama halk dramatik denilecek düzeyde ilgisiz kaldı, çağrılara yüz vermedi. Toplanması sağlanan kişiler ve gruplar hem nicelik hem de nitelik itibarıyla çıtanın çok altındaydı.

Kışanak hakkındaki soruşturmanın hatları belli. Kışanak ağırlıklı olarak PKK/KCK ve onun özerklik dahil her türden talebine ve terör eylemi dahil her türden hareketine destek vermekle sorumlu tutuluyor. Ayrıca Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin imkânlarını PKK/KCK üyelerinin kullanımına tahsis etmek de hakkındaki soruşturma dosyasındaki iddialar arasında. HDP İstanbul İl Örgütü, Diyarbakır Belediye Eşbaşkanlarının gözaltına alınmasıyla ilgili açıklamasında şu cümleleri sarf etti: “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Sayın Gülten Kışanak ve Sayın Fırat Anlı’nın gözaltına alınması halkımızın iradesine açık bir saldırıdır. AKP’nin açık kurumsal faşizminin son saldırısını şiddetle kınıyoruz. Saray iktidarı seçimle alamadığı belediyelerimizi bu şekilde ele geçirmek istiyor. Tüm halklarımızı iradesine sahip çıkmaya çağırıyoruz.” Peki ne oldu da

 HDP gözaltına alma işlemini devletten sadır olan bir “cezalandırma” gibi görse bile, hepimiz şunu görüyoruz: Kışanak nezdinde HDP’yi devletten bile önce cezalandıran başka bir unsur daha var: Halk. İşin siyasi boyutu, adli boyutundan daha hazin HDP için.

 Aslında durum yeni de değil. Hendek siyaseti teberrüz ettiğinden beri, insanların artık “HDPKK” diye andığı siyasi hareket pek çok kez aynı sonuçla karşılaştı. Halk defalarca sokağa çağrıldı ama hiçbirine yanıt vermedi. HDP, PKK ile eşgüdümlü davranması neticesinde Kürtler arasındaki temsiliyet gücünü kaybetti ya da en hafifinden temsil kabiliyetinin erozyona uğramasına neden oldu.

Her Türkiye vatandaşı gibi Gülten Kışanak’ın da adil yargılanma hakkı var. Ama HDP’nin “Seçilmiş siyasetçimize saldırılıyor; devlet muhalif olduğumuz için bizi cezalandırıyor” diye bağırma lüksü yok artık. Çünkü Kürtler derin sessizlikleriyle gayet derin bir mesaj veriyorlar: “Ben sana bu ülkenin cumhurbaşkanlığı yarışına girme yetkisi tanıdım. Ben sana 7 Haziran’da barajı geçirtmekle yetinmedim, üzerine üç daha kattım. Ben sana nihayet Türkiye partisi oluyorsun diye güvendim. Sen de o güvenimi alıp hendeğe gömdün. Çoluğumun çocuğumun canını da hışmına ve hırsına katık ettin.”

Bir zamanlar aldığı oy oranını ve arkasına aldığı kitle gücünü tehdit ve şantaj aracına dönüştüren ve milletin gözünün içine baka baka suç işleyen bir örgüt ve parti vardı. Ama PKK, devletin tahakkuk ettirdiği haklara rağmen, hakikate mukavemet edercesine o kadar çok terör icra etti ve HDP de bu teröre direnmek yerine o kadar çok destek verdi ki, “kitle gücü” HDP’nin çantasında keklik olmaktan çıktı. Mazlum da olsa dönüp HDP’nin “mazlumluk” söylemine bakmıyor halk, terörle mücadele sırasında mağdur bile olsa HDP’nin dillendirdiği “mağduriyet” istismarına yüz vermiyor. Bunun tek bir anlamı var: HDP için deniz bitti.


Habertürk
31 Ekim 2016