Yalıların, villaların olduğu semtlerde, lüks tatil beldelerinde oyları tavan yapıyor.
Şehirlerin, yoksulların ve emekçilerin yaşadığı kenar mahallelerinde, asgari ücretin bile çok görüldüğü Anadolu'da yerlerde sürünüyorlar.
Ekonomik açıdan dezavantajlı kesimlerden değil, geliri artan, zenginleşen, orta sınıfa atlamaya çalışan toplumsal tortudan oy alıyorlar.
Sendikalarda çoğunlukta değiller ama patronlar kulübü, işveren örgütleri bile arkalarında! Hatta uluslararası finans çevreleri, 3. dünyayı, "mazlum halkları" savaşla, yıkımla geri kalmışlığa mahkûm eden okyanus ötesindeki küresel oligarşinin başkenti bile açık destekçileri.
Sınıfsal bilinçleri, halkın iktidarını kuran çoğunluğa "öküz, çoban, çomar" gibi sıfatlar yakıştırıp cahillikle itham seviyesinde.
Çevredekilerin geleneklerini, yerelliklerini, renklerini, dini ve gündelik pratiklerini, ari vatandaş olmak için aşılması gereken zaaflar olarak görüyorlar. Öyle ki kamusal alanda inancı gereği "farklı" giyinmiş ya da teni koyu diye mülteciye benzettikleri insanlara saldırıyorlar.
Son seçimlerde de zaten oy verdikleri siyasetçi, seçmenlerinin gönlünü çalmak, kendilerini sandığa taşımak için ülkedeki sığınmacıların tehcir edilmesi vaadinde bulundu.
Evet bu da oldu!
Adını vermeden tarif etmeye çalıştığım cepheyi alıp dünyanın herhangi bir ülkesine koysanız düşeceği saf bellidir değil mi?
Elbette faşizmin, yeni adı küreselcilik olan sömürü mekanizmasının tam kucağı.
Oysa daha devirmeye çalıştıkları liderin hep işçinin, köylünün, gündelik kazanıp geçinenin, emeklinin, esnafın omzunda seçim kazandığını; CIA'nın darbe ve işgal girişimlerine, Ortadoğu'da ve Ukrayna'da cephe açmaya çalışan silah üreticilerine, para spekülatörlerine direndiğini söylemedik.
Neyse fazla söze gerek yok.
Bizimkiler anlamasa da el oğlu bile olan bitenin farkında.
Baksanıza ellerini ovuşturarak "Türkiye pazarının sahipsiz, başıbozuk kalacağı anı şampanyayla kutlayacağız" diyenlerin tıpaları bir yerlerinde patlamış olmalı ki...
Latin Amerika'dan, Asya'dan, Afrika'dan komünist partiler bile Ortadoğu'da küresel faşizme "Non pasaran" diyen Türk halkını ve liderini kutluyor.
***
HATAY, ŞAHSİ MESELEMİZ OLDUĞUNU ANLAMIŞ
Atatürk'ün, dönemindeki stratejik öneminden ötürü "Şahsi meselem, namusum, mutlaka alacağım" dediği Hatay yıllardır CHP'nin en güçlü olduğu kentlerden biriydi.
Hatay, Kılıçdaroğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yarıştığı 28 Mayıs seçimlerinde tercihini CHP'den yana kullanmadı.
Az bir farkla da olsa sandıklardan Erdoğan çıktı.
Bu duruma, Erdoğan'ın seçimden çok deprem bölgesine yoğunlaşmasının, örgütünü, vekillerini tam kadro sahaya sürmesinin yanı sıra Kılıçdaroğlu cephesinin oy tercihleri yüzünden depremzedelere hakaret edecek kadar akıl dışına sapması da etkili oldu.
Hatay varlığının, dertlerinin ülkede kimlerin şahsi meselesi olduğunu anladı.
***
Hiç yorum yapılmamış
711 kez izlendi
776 kez izlendi
555 kez izlendi
2078 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.