Kemal Kılıçdaroğlu geçen gün bir TV röportajında aynen şunları söyledi. Kulaklarımla duydum:
"Üç ay içinde vize sorununu bitireceğiz. Türkiye'de artık her vatandaş Avrupa Birliği'ne vizesiz girecek!"
Vize nedir azıcık fikri olan aklı başında herkes gülüyor. Gülünmeyecek gibi mi?
Zira AB'ye vizeyi Türkiye'nin koyduğunu düşünüyorsa vahim. Düşünmüyorsa daha vahim...
Sabah'tan İsmail Erel tüm iyi niyetiyle üşenmemiş, Kılıçdaroğlu'nun Türkleri vizesiz sokmaya çalıştığı ülkelerden Almanya'nın Dışişleri Bakanlığı'na yazılı olarak, "Var mı böyle bir hazırlığınız, çalışmanız?" diye sormuş. Dün gazetede haberdi...
Alman diplomatlar okumuş adamlar tabii... "Böyle bir şey olabilir mi ki" diyemedikleri için nazikçe "Yok öyle bir şey" cevabını vermişler.
Keşke öyle olsa, burada sorunumuz bir siyasetçinin seçim öncesi uçması, tutmayacağı vaatleri dillendirmesi değil. Düşünmeden konuşması, aklına geleni söylemesi de bir yere kadar tolere edilebilir...
Mesele, ana muhalefet liderinin aklına, inanırlar diye hep böyle çocukça vaatlerin gelmesi.
Kemal Bey belli ki, oyuna talip olduğu kitleyi ikna etmek için mantıkmış, ciddiyetmiş falan kafa yormaya bile ihtiyaç olmadığını düşünüyor.
25 yıl önceki vaatlerini bile unutmadan bir bir yerine getiren Erdoğan'ı desteklemek garip bir seçmen refleksiymiş gibi, AK Partilileri "koyun" diye küçümsemeyi alışkanlık halinde getiren kitlesinin "sadakatine" çok güveniyor.
Bu yüzden de kendisini "çok zorlamıyor".
Gözü kapalı terliğe bile oy vermeye razı olduğunu beyan eden seçmeniyle arasındaki düzeyli ilişkiye girmeyelim.
Beni düşündüren, bu seviyede ve ciddiyette bir profilin, Erdoğan'ın 20 yılda büyüttüğü dev devlet aygıtının başına geçmeye aday olabilmesi. Üstelik de kendisinden hallice 6 yardımcısıyla birlikte.
Nerede hata yaptık acaba?
***
Hiç yorum yapılmamış
698 kez izlendi
770 kez izlendi
555 kez izlendi
2078 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.