SİYASET

İsmail Kılıçarslan : Seni gidi ev zencisi

Tarih
20 Şubat 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
İsmail Kılıçarslan

'-…matematikte 'x' bilinmeyeni temsil eder. Asıl geçmişimizden, asıl kültürümüzden, asıl tarihimizden, asıl toprağımızdan koptuğumuz için ülkemize dönene kadar 'x' bilinmeyenini kullanıyoruz.

-Mister X bir demagog. Varacağı bir yer yok. Bu yüzden çok abartıyor. Ülkede bütün iyi, kanunlara saygılı, kiliseye giden her siyah insan için zararlı bence. Mister Malcolm X. Neden siyah üstünlüğünü öğretiyorsunuz, neden nefreti öğretiyorsunuz?

-Beyaz bir adamın siyah bir adama 'neden benden nefret ediyorsun' demesi koyunun kurda, kurbanın tecavüzcüye 'benden nefret ediyor musun' demesinden farksızdır. Beyazlar, siyahları nefretle suçlayacak kadar ahlaki konumda değildir. Soruyu bir siyah soruyor. Doktor, doçent, profesör unvanlı, eğitimli bir zenciye ne dersiniz? Cevap vereyim. 'zenci' dersiniz. Beyazlar öyle diyor. Bu numarayı anlamalısınız. Bu tür insanları anlamak için tarihi anlamalısınız. İki tür köle vardır. Ev zencisi ve tarla zencisi… Ev zencisi evde yaşardı. Sahibine yakın. Büyük evde. Bodrumda ya da tavan arasında... Güzel giyinir, güzel yerdi. Efendisi ona ne bıraktıysa tabii. Sahibini severdi. Sahibini, onun kendisini sevdiğinden daha çok severdi. Efendi 'güzel bir evimiz var' dediğinde 'evet patron, güzel bir evimiz var' derdi. Efendinin evi yansa söndürmek için ilk koşan ev zencisi olurdu. Efendisi hasta olsa 'ne oldu patron' derdi, 'hasta mıyız?' 'Hasta mıyız?' Bakın, ev zencisinin mantığı bu. Şimdi, başka bir köle gelip 'hadi buradan kaçalım, hadi gidelim, bu zalim sahipten uzaklaşalım' dese şöyle der: 'Neden? Buradan daha iyi neresi var? Sen kaç, ben gelmiyorum.' İşte ev zencisi buydu. Eskiden ev zencisi derdik. Bugün de böyle diyoruz. Çünkü ortada dolanan çok ev zencisi var.'

1963'ün soğuk bir Ocak gününde, televizyonda kendisiyle tartışmayı kabul etme talihsizliğine düşmüş bir 'zenci profesör'ü işte bu cümlelerle bitiriyordu Malcolm X. Ona, 'ev kölesisin' diyordu.

'Ev kölesi'nin nasıl bir adam olduğunu anlamak için seyredilebilecek en güzel filmlerden biri, Tarantino imzalı 'Django Unchained'tır. Filmde Samuel L. Jackson, Stephen isimli ev zencisini öyle güzel canlandırıyordu ki… Hani 'patronu hasta olunca hasta mıyız patron' diye soran ev zencisini.

Memleketimizde Allah'a şükürler olsun ki 'tarla zencisi' mevcutlu değil. Lakin 'gönüllü ev zencisi' yığınla…

Ne zaman televizyona son moda takım elbisesini giymiş, en fiyakalı unvanları isminin önüne ya da altına eklemiş birini görsem ve bu gördüğüm adam ne zaman 'efendim tabii Türkiye'nin de yanlışları oldu bu süreçte…' diye söze başlasa 'aaa, Stephen televizyona çıkmış' diyorum.

Ne zaman yazısında ülkesini dört bir yandan kuşatmaya çalışan 'efendiler'e sürtünerek şirinlik yapmaya çalışan birilerini görsem 'aaa, Malcolm'ın perişan ettiği profesör yazı yazmış yine' diyorum.

IŞİD Fransa'da onlarca kişiyi öldürdü. Ne doğru düzgün bir fotoğraf, ne işe yarar bir video, ne de doyurucu bir bilgi alabildik; zira hükümet keskin bir yasak uyguladı. Üstelik sosyal medya sitelerini de erişime kapattı. Fransa'da ev zencisi olmadığından mıdır nedir, hiç kimse de 'özgürlüklerin anavatanında bu ne kısıtlama' diye yükseltmedi sesini. Tartışmalar, olaydan bir süre sonra ancak başlayabildi.

11 Eylül saldırılarının akşamında hiç kimse Amerikan televizyonlarına koşup 'istihbarat zaafı var' diye ahkâm kesmedi. Meseledeki istihbarat zaafları çok sonra konuşulmaya, dillendirilmeye başladı. Hele hele 'Bush derhal istifa etmeli, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar bir geçici koalisyon kurup ülkeyi erken seçime götürmeli' diyerek ölen insanlar üzerinden leş gibi bir siyaset yürütmeye çabalayan gazetecilere falan hiç rastlamadık. 'Amerikan'ın kendini savunması meşrudur' diyen bir Demokrat'ı 'parti içi disiplin kurulunu toplar, gereğini yaparız' diye tefe koyan da olmadı, Demokratların genel başkanının kardeşi o adama sosyal medyadan üç kuruşluk hakaretler de savurmadı.

'Türkiye'yi kuşatmaya çalışıyorlar' cümlesini bile 'bunlar komplo teorisi efendim' diye karşılayan hödük ev kölelerinin asla anlamadığı bir şey var. Kuzey – Güney savaşı patlak verdiğinde ya da Ku Klux Klan ahırlarda zenci asmaya başladığında hiç kimse 'sen ev zencisisin, sen şöyle geç bakalım bi kenara' demeyecek.

Patlayan bombalar hiç kimseyi ayırmadan 80 milyon insanı öldürüyor işte. Görmüyor musunuz? 'Efendiler' Türkiye'yi o 'onursuz' pozisyona ikna etmeyi başarırlarsa size madalya mı takacaklar sanıyorsunuz? Yemeklerinden artmış üç kaşık pilava razıysanız o da sizin tercihiniz tabii.

Ne diyordu Aliya: 'Allah'a and olsun ki asla köle olmayacağız!'

Yenişafak
20 Şubat 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;