SİYASET

İsmail Kılıçarslan : Mesele neydi sahi?

Tarih
16 Ekim 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
İsmail Kılıçarslan
 Biraz tuhaf bir yazı olacak bu. Ancak, memleketin içerisinde bulunduğu tuhaf durumun yanında yine de 'normal' kalacak. Öyle yani. 


Neresinden başlayalım? Mesela şurasından. Bilhassa 15 Temmuz gecesi ve sonrasında devam eden süreçte yaptıklarıyla 'tavrını memleketten yana koyan adam' olarak zihnimizde yer eden MHP lideri Devlet Bahçeli'ye CHP'lilerin ettiği lafları gördünüz, okudunuz değil mi? CHP Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, Devlet Bahçeli'ye ve MHP'ye 'sarayın yedek lastiği' dedi partisi adına. Kastettiği saray neresi bilmiyorum. Zira Türkiye Cumhuriyetinin bir numarası, yani Recep Tayyip Erdoğan bir saraydan değil, cumhurbaşkanlığı külliyesinden yönetiyor memleketi. CHP, batıdaki Erdoğan algısına 'kuyruk yazılmayı' memleketin bizatihi kendisinden daha çok önemsediği için olsa gerek, inat ve ısrarla külliyeye 'saray' diyor. 'Asgari siyaset nezaketinden yoksunluk' meselesi elbette Türkiye'deki tüm partilerin o ya da bu oranda ortak sorunu, ancak söz konusu meselede CHP, liderliği kimseye bırakmaya yanaşmıyor. Hoş, senelerce halkın oy vererek iktidar yaptığı AK Parti'nin adını doğru düzgün söylemeyi başaramayan bir siyasi gelenekten söz ediyoruz. AK Parti'ye sürekli 'AKP' diyen bir siyaset anlayışı, külliyeye 'saray' demiş çok mu?

Mesele dağılmasın. Devlet Bahçeli, milletin ve daha önemlisi memleketin kendisinden beklediğini yapmış ve başkanlık konusunda Türkiye'nin önünü açacağını beyan etmiştir? Niçin peki? İşte bunu biraz konuşalım.

Muhtemeldir ki MHP'nin şahin kanadı bu beyanı için Devlet Bahçeli'ye ateş püskürüyordur. Yani, Bahçeli'nin partideki pozisyonunu sağlamlaştırmak için yapması gereken açıklama bu değildi. MHP'nin oyunu artırır mı peki bu açıklama? Anlamlı bir artış sağlayacağını söylemek imkânsıza yakın. Dolayısıyla bunları bırakalım.

Sayın Bahçeli bence yalın, basit, çıplak bir meseleyi görüyor ve elini bu yüzden açık oynuyor. Net: Mesele, Türkiye'nin öyle ya da böyle, o ya da bu oranda bir 'varoluş mücadelesi' verdiği meselesidir.

Şunu her zaman söylüyorum. Türkiye, bölgesel ve küresel olarak gücünün yettiğini yapmaktan bugün vazgeçse, gücünün yetmediğini deneme konusundaki niyetini bugün bir kenara bıraksa, dünyanın belirleyici güç odaklarının herhangi birini seçip bugün o güce biat etse yarın herhangi bir problemi kalmaz. Bugün itibariyle memlekete çekilen operasyonun adı 'gel vazgeç operasyonu'dur. İddialarını bir kenara bırakmış, küresel güç odaklarının bir dediğini iki etmeyen, kendi yağında kavrulmak konusunda bile tuvalete gitmek için parmak kaldıran birinci sınıf talebelerinin tedirginliğini yaşayan bir Türkiye'nin hayata geçirilmesidir asıl amaç. Büyükelçilikler tarafından sevk ve idare edilen bir Türkiye. ABD ya da İngiltere ya da Almanya ya da Rusya büyükelçisi Türkiye hakkında bir kelam ettiğinde o kelamı 'emir addeden' bir Türkiye. İstenen budur.

Hadi durmayın. Bana 'amma da abarttın yahu' deyin. Yapmayı en sevdiğiniz iş son derece açık tehdit ve tehlikeleri 'bunlar komplo teorisi yahu' diyerek örtmeye çalışmaktır zira. Kelimenin etimolojik anlamıyla söyleyelim, sizin işiniz 'kafirlik etmek', yani toprağın üzerini örterek gerçeği bizden ve en önemlisi kendinizden saklamaya çalışmaktır.

'Amma da abarttın yahu' deyin bana, ama bunu demeden önce Brezilya'nın, Mısır'ın, hatta Tayland'ın yakın geçmişte başına gelenleri nasıl izah ettiğinizi de açıklayın bir zahmet. Hadi size bir ezber cümleyle yardımcı olayım: 'Mısır'da İslamcılar iktidarı ele geçirip baskıcı bir dikta yönetimi kurduklarından…' Hadi ulan ordan. Mısır'ı IMF'den gelecek 5 milyar dolar karşılığında teslim aldılar geçenlerde efendi. Brezilya'ya meclis darbesiyle diz çöktürdüler. Tayland'ı sokak gösteriyle düşürdüler. Venezuela konusuna hiç girmeyelim istersen. Sen solcusun ya, mutlaka biliyorsundur orada olanların nedenini.

Kusura kalmayın. Recep Tayyip Erdoğan'la Devlet Bahçeli'nin yapmaya çalıştıkları sadece yaklaşan açık tehlike için keskin bir milli tahkimat hattı kurma çabasıdır. Ne bir gram eksik ne bir gram fazla… Zira bu demde mesele artık Türkiye'nin Türkiye olarak kalıp kalmayacağı meselesidir. Ve hayır, toprak bütünlüğümüzden falan bahsediyor değilim.

Bunu bir düşünün isterseniz. Ya da boş verin, vazgeçtim. Siz MHP'ye 'sarayın yedek lastiği', AK Parti'ye 'AKP', cumhurbaşkanlığı külliyesine 'saray' demeye devam edin. Belki yakın gelecekteki o büyük operasyonda size bir kilit rol verir efendileriniz. 'Rol' mü dedim ben yahu? Kalemim sürçtü. 'Kemik'tir o aslında. Sen rol zannedersin, hepsi bu.

Ne diyordu Nesta: 'Boş ver bunları hacım. Devlet Bahçeli'nin kamyon şoförleriyle yaptığı muhabbeti izle youtubedan. Mesele biraz da oradadır.'

Yenişafak
16 Ekim 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YORUMLAR

  • Ali

    16 Ekim 2016 16:36
    0 0
    Aynen katılıyorum
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;